Bazen oluyor ki hiç bir şey okuyamıyorum. Kitaplıkta bir dünya kitap, içimde bir burukluk hissi. Sabah desen okul var. Bebeler ilgi bekler, bilgi bekler, sorularına cevap bekler. Kendimize bile hayrımız yok şu dünyada. Çoğu zaman kaçmak için okuyoruz. Okuduğumuz kitabın da bir şeylerden kaçmak için yazıldığını biliyoruz. Ama benim çoğu zaman tıkanıyor artık okuma isteğim. Bir işim var oysaki, yaşamımı sürdürebildiğim, maişetimi temin edebildigim bir maaşım var. Fakat yalnızım ve bir o kadar kırgınım sanki bu dünyaya. Belkide çok hassasım bilmiyorum.
Çok az okuyabiliyorum. Bilmekse acıtıyor. Bilmek yoruyor dostlar. Yaşamım sayfaların arasında dönüyor. Bunun dışında dış dünyayla kurduğum temas merhaba, günaydın, aaa öyle mi, evet bu kitabı okuyorumdan ibaret. Acaba rol mü yapamıyorum. Yoksa herkesi bir oyuncu yerine koyan paranoyakmıyım.
Gerçeklikle bağım kopuyor sanki. Ama gerçeklik dedikleri şu yaşamda detayları kaçırmaktan, üç maymunu oynamaktan başka ne ki...
“Böylece tarihsel olaylar da, aynı şekilde, büyük çapta rastlantıların hükmü altında görünürler. Ama rastlantı, yüzeyde oynar göründüğü her yerde, daima gizli iç yasaların emri altındadır ve iş, yalnızca bu yasaları bulup ortaya koymaktır.”
Nihilist değilim. Öyle olduğum söylenebilir, ama bunun bir anlamı yok. Benim için boş bir formül bu. Basitleştirirsek, hiçlik ya da daha ziyade boşluk saplantım olduğu söylenebilir. Buna evet. Ama nihilist olduğum söylenemez. Çünkü alışılmış anlamıyla nihilist, az ya da çok siyasi art düşüncelerle ya da kim bilir hangi nedenlerle, her şeyi yere
Tam bu noktada keşke hiçliğin aslında varlığın özü olduğunu görebilseydi keşke. Karşıtlıkların bir arada bulunduğunu ancak iyi ya da kötünün var olmayıp sadece varlığın olduğunu; net bir yanıt aramak yerine yanıtların hepsini kabullenmeyi seçseydi bu denli acı çekmezdi.
Kişi kendi Benin’i unutmuştur; izleyememektedir, kendi inançlarını kendi sabitleştirememektedir, otoritenin( kapitalizmin) inançlarını benimsemektedir. Birey kendine yabancılaşmakta Doğa ve Aile ile olan bağını gün geçtikçe fark edememektedir.
İnsanın mutlak özü, tanrısal kendi özüdür. Nesnenin insan üzerindeki gücü bu yüzden kendi özünün gücüdür. Böylece duygunun nesnesinin gücü duygunun gücü , aklın nesnesinin gücü aklın gücü, iradenin nesnesinin gücü iradenin gücü olur.
İnsanın kendi özünü tanımak için meydana getirdiği ve referans aldığı yetkinlikler yine kendisi olmakta; öyleyse insan kendi özünü tanımak için soyut başka bir varlık oluşturabilir mi? Bu varlık yine kendisi olmasının asıl kaynağı olacaktır. İnsan yine kendisinin Tanrısıdır.