Ma’nîler
Âşık der âhû gözler Avcılar âhû gözler Beni sahrâya saldı Gördüğüm âhû gözler
Sayfa 126 - KetebeKitabı okudu
Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış.
Reklam
❝Bilge insan sadece düşmanlarını sevmekle kalmamalı, arkadaşlarından da nefret etmelidir.❞
Zira, kim ne derse desin, bu insanların öyle bilge bir tarafları falan yoktur; eğer olsaydı, zaten “Başkaları ne der?” diye sorarken kendisinden endişe ettiğimiz “başkası” olmazlardı.
Her Şeyin Sona Ereceğini Hatırla
Memento mori, “ Ölümlü olduğunu hatırla,” ya da “Öleceğini hatırla,” şeklinde çevrilebilecek bir Latince deyiş. Marcus Aurelius’ un bu sözü ara ara kendisine fısıldaması için yanında hep birini bulundurduğu söylenir.
Her şeyi yargılarız. Her şeye bir değer atfederiz; insanlara, manzaralara, eşyalara. İyi, kötü, sıkıcı, çirkin, güzel ve daha pek çok sıfatla tanımlarız. Fakat bu algı, yani zihnimizin değerlendirmesi, duygularımızdan bağımsız değildir. Duygularımız algımızı etkiler. Örneğin, yeni tanıştığınız birini geçmişte kötü deneyimler yaşadığınız birine benzettiğininizde negatif duygularınız aktive ve bu duygularınız, ortada başka hiçbir sebep olmadığı halde, yeni tanıştığınız bu kişiyle ilgili olumsuz düşünmenize yol açabilir. Algımız ve yargılarımız duygularımızdan etkileniyorsa demek ki her zaman doğru değildir.
Reklam
Yaşamımızın ne kadar iyi olduğunun algımızla yakından bağlantılı olduğuna Marcus Aurelius da vurgu yapar: “Eğer, bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı, o şeyin kendisinden değil; senin ona verdigin değerden kaynaklanıyordur. Ve bunu değiştirme gücün vardır.
Zihni Yönetmek
Epiktetos, insanların rahatsızlık duyma sebeplerinin yaşadıkları olaylar değil; olaylar hakkındaki düşünceleri olduğunu söyler: “ Olayları oldukları gibi değil, biz kendimiz nasılsak öyle görürüz.”
Zihnimiz bizi hayatta tutabilmek için geçmiş deneyimlerden yararlanarak yarın ne olabileceğini tahmin etmeye çalışıyor, bu sayede kendimizi koruyacak hareketleri alabilmemiz sağlıyor yarına dair bir öngörüde bulunuyor ki bugün gerekli adımlar atabilsin. Yarını düşünmek kaygı verici, gelecek belirsizlik içeriyor. Düşünmek ise depresif, çünkü geçmişi değiştiremiyoruz. Kaygı yarını bu güne getirmek, depresyon ise dünü bugüne getirmek olduğuna göre, bugünü bu karıştırıcıdan arındırmak gerekiyor yani, şu an temiz ve net görebilmemiz lazım bu da ancak anda olmakla mümkün.
Gülmek insana iyi gelir. Mutlu ve neşeli hissetmek için illa ilk kahkaha atanın biz olmamız da gerekmez. Beynimizin farklı yerlerinde bulunan ayna nöronlar sayesinde etrafımızdakiler duygularından ve hareketlerinden etkileniriz. Bu doğal bir şekilde olur. “Üzüm üzüme baka baka kararır “ , Körle yatan şaşı kalkar” gibi atasözleri bir anlamda bize aynen nöronların gördüğü işlevi anlatır. etrafımızda gergin insanlar varsa bu bizi de etkiler. Gülmenin bol olduğu neşeli bir ortamdaysa bu da bizi etkiler. Duygular bulaşıcıdır.
Reklam
Varoluşçu yaklaşımın öncülerinden Rollo May, mizahın insanın kendisi ile problemi arasına mesafe koyarak, kendini geri çekerek problemine uzaktan, başka bir perspektiften bakmasının en sağlıklı yolu olduğunu söyler. Viktor Frankl ise İnsanın Anlam Arayışı kitabında, mizahi bazen çok çetin olan yaşam koşullarıyla başa çıkma da nasıl kullanılabileceğinden bahseder. İnsanların umutlarını ve dirençlerini korumaları için bazen mizahi bir yaklaşım yararlıdır.
''Hak ediyormuş! Belki hak ediyordur. Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde öyle hak hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez...'
İnsan kaotik bir dünyada yaşamı devam ettirmeye gayret ederken, belirsizliklerin hissettirdiği kaygıyı bazen kaldıramadığı için “ bildiğine” tutunma ihtiyacında. Onun için önyargılarla, doğruluğunu sorgulamadığı kestirme bazı inanış ve tutumlarla hareket ediyor. Yaşımız ilerlerken vücudumuz kadar zihnimizin de esnekliğini yitirmesi bu sebepten.
Bilişsel esneklik, problem çözme ve duyguları etkili şekilde düzenlemeyi destekleyen bir kapasite ve bilişsel esnekliğin zayıf olması durumunda kaygının arttığını; kişinin ruminasyon davranışı gösterdiğini, yani aynı düşünceleri ya da sorunları zihninde tekrar tekrar çevirdiğini görürüz.
Sonun, başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Yeterince güçlü, yerini bulan bir fiskenin -ister içinizden gelsin ister dışarıdan, sizi nasıl
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.