"Kimi gün öyesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım."
İnsanın, diliyle dua etmesi, kalbinde işlerini Allah’a havale etmesi, kalbini herhangi bir hazza ve ihtiyaca bağlamaması gerekir. Kul bazan kendi düşüncesine göre hayır zannederek dua eder, halbuki o iş onun için şerdir. Bazan kul bir şeyi şer görerek onun kendisinden gitmesi için dua eder, halbuki o hayırdır. Bazan sevinçle haber beklediği yerden zarar gelir; bazan da zarar gelecek diye korktuğu yerden sevinçli haber gelir. Bu konuda âyette şöyle buyrulmuştur: “Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Bakara 2/216).
isrâ suresi, 11-14. âyetlerin tasavvufi işaretleri.
Reklam
Hiç korkmayın, ben üzerinize konan sinekleri kovarım. Fa­relerin parmaklarınızı kemirmesine izin vermem. Kokunuzu derin derin içime çekerim ve sizi severim. Siz bilmezsiniz ama kızlar babalarını çok severler. Her hal­leriyle severler...
"Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara: 216)
Sayfa 141Kitabı okudu
Cihad, "c-h-d" kökünden gelen bir kelime olup meşakkat, güç yetme, gayret etme, şeklinde genelde zorlu bir çalışma ve gayreti gerektiren fiiller için kullanılır. İslamî bir terim olarak cihad; Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak, fitne ve zulmü ortadan kaldırmak için ortaya çıkan her türlü engele ve düşmana karşı meşru olan her yol ve vasıtayla elinden gelen mücadeleyi yapmaktır. Bu mücadelenin yollarından biri tebliğ, biri savaştır/kıtaldır. Cihad, her Müslümana farzdır. Hatta gerektiğinde namaz, oruç gibi farz-ı ayndır: "Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 216)
Reklam
Zübükzade İbraam, — Arkadaşlar, dedi, bu anıt işine gayret verin! Anıt büyük iş. Bir millet, geleneksiz olmaz. Gelenek ne? Gelenek türbe demek, ziyaretgâh demek, eski işler demek, bildiniz mi? Yahu, bu kasabanın hani türbesi? Siz memleketi iyice gezmediğinizden bilmezsiniz; başka yerlerde türbeden geçilmez. Bir yabancı gelse, "Hani ulan sizin türbeniz?" dese de, olmadığını görüp suratımıza tükürse doğru değil mi? Avukat Burhan alçağı bize gerici demiş. Ne gericisi? Biz halisinden Atatürkçüyüz ve Atatürk hazretlerinin izindeyiz. Biz öyle yatıra matıra, türbeye, kıtıra inanmayız. Velakin şehit baska, şehit türbesi... Atatürk rahmetli sağ olaydı da, şehide türbe yaptığımızı duyaydı, bize "Aferin!" demez miydi? Hey koca Atatürk, şu Burhan gibi dinsizleri temizlemedin de... Türbenin faydası çok. Efendim? Bir kere anıt olsun, türbe olsun, bu bizim kasabanın namını artırır ve turist çeker. Yahu bizim buranın dertlileri, üç günlük yoldaki Arap Hoca yatırına ziyarete gitmezler mi? Yazık değil mi bu kadar yolu tepsinler? Madem ki demokrasi var denmiş bikere, bir memlekete okul da gerek, hastane de gerek, yatır da gerek! Hepsinin müşterisi ayrı. Ne dersiniz?
Sayfa 171Kitabı okudu
Ama siz...
Gölgeniz bir gün önünüze düşmedi… Hezaren sandalyeleri bilmezsiniz. Geceniz yok, akarsuyunuz yok… Siz içerdeyken yağar hep yağmur... Bahçeniz güzü olmayan bir mevsimdir… Yıldızları küçümser ışıklarınız...
kimi gün öylesine yalnızdım derdimi annemim fotoğrafına anlattım. annem ki beyaz bir kadındır ölüsünü şiirle yıkadım. bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Kimi gün öyesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.