İnsanların böbürlenerek, ruh, duygu, akıl diye adlandırdıkları, ıstırap dedikleri o madde, bir insanda ne kadar büyük ölçüde bulunursa bulunsun, acı çeken bir bedeni tamamen parçalayıp yok etmeye gücü yetmeyecek kadar zayıf, kudretsiz ve becerisksizmiş... Çünkü insan ölmüyor, yıldırım düşmüş bir ağaç gibi devrilmiyor, yaşadığı acı dolu anları anlatabiliyor ve kalbi gene çarpmaya, nabzı atmaya devam ediyor.
En sonunda kuvveti tükendi ve son arkadaşları onu karda nefes nefese kalmış, kendilerine doğru özlemle bakarken gördü. Kederle uluyan sesini ise, nehir kıyısındaki bir ağaç kümesini geçip gözden kaybolana kadar duymaya devam ettiler. … Bir silah sesi duyuldu. Buck ve diğer tüm köpekler nehir kıyısındaki ağaçların arkasında neler olduğunu biliyordu.
Reklam
Günahtan ürkmeyin, günah işleyen insanları da sevin. Böyle bir sevgi tanrısal sevginin örneğidir, yeryüzünün en büyük sevgisidir. Yaratılan her şeyi hem tümüyle, hem de bir kum taneciğine kadar ayrı ayrı sevin. Ağaç yaprağına, güneş ışığına, hayvanlara, bitkilere gönülden bağlanın. Sevdiklerin seni tanrısal sırra erdirir. Daha sonra anlayışın her gün biraz daha derinleşir, böylece sevgin,sonunda bütün dünyayı kaplayan evrensel bir sevgi olur.
Fillerin çağıydı bu çağ.Yeryüzünü baskıları altına alacaklar, tekmil yeryüzünü, karınca, kuş, ağaç, börtü böcek, çiçek, insan sömüreceklerdi. Bunun için de önce beyinleri, duyguları, toprağı, suyu, bedenleri yozlaştıracaklardı. Filler sultanı çok akıllı gidiyordu, iyi düşünüyordu. Ona yardım etmeliydi. Önce karıncaları on beş, yirmi, kırk, bin parçaya bölmeli, sonra da bu her bölüğü ötekine can düşmanı etmeliydi. Bölünmüş karıncalar, hiçbir zaman bir güç olamazlar,bsonuna kadar da tutsak kalırlardı.
“İnsan. Ne kadar da nazlıydı. Yaşayabilmesi ne çok şartın bir araya gelmesine bağlıydı. Bu en güçlü yaratık en fazla da güçlü olandı. Bir büyük ağaç kadar kavi ve heybetli, bir kuru dal gibi kırılgandı.”
Biz buna tefekkür diyoruz siz başka bir şey :)
Görebilmen ve yaşayabilmen için bu hayatın uyumunu algıla. Eğer ağaçların yapraklarına bakarsan, bir ritimle rüzgarda salındıklarını görürsün. Suyun akışı da böyledir. Hiç suyun akıntısına, kıvrımlarına ve akışlarına ve bunların düzenine baktın mı? Göle bir taş attığında birbiri içine dağılan ve yayılan dairelerin oluştuğunu görürsün. Hiç kesilmiş ağacın halkalarına baktın mı, nasıl düzgün bir şekilde yan yana duruyorlar. Eğer bu halkalar bu kadar hesaplı olmasaydı bu ağaç kütüğü böyle hacimli olamazdı. Doğanın bütününde bu düzen, bu hesap ve kısıtlama var. Füruğ Ferruhzad
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.