Yolda ayağı yaralanmış bir çocuk görürsen, dur yardım et, yarasını sar. Kapını aç gelirse doyur gönder. Ama kendi kendine şu yaralı, şu da aç deme. Kimin yaralı, kimin aç, kimin muhtaç olduğunu bilemezsin. Bunları zihninde yaratma. Zihin zaman zaman aldatıcı olur. Bir bakarsın kendi açlıklarını, kendi muhtaçlıklarını, kendi yaralarını cihana mal etmişsin. Dava güdersin ama güttüğün dava kendi davandır. Deşersen görürsün ki bu hayli zor bir durumdur. Gözü dönmüş tüccar 'Kâr, daha çok kâr isterim' der. Şehvetperest, 'Kadın, oğlan isterim' der. Derdi açıktır. Ne istediği bellidir. Ama bir dava güdüyorsan, bunu niçin güttüğünü kendi kendine bin bir kez sormak zorundasın. Her sabah tekrar 'Bugün yolda mıyım acaba' diye yoluna dönüp bir daha bakmalısın. Dava güzel şeydir. Dava insanı fedakâr yapar. Dava insanı nefsinden kurtarabilir, hatta dava insanı dirileştirir. Bak, Abdi Baba, fakirden ancak iki üç yaş küçüktür, ama delikanlı gibi durur. Dava, insanı yaşatır. Ama sormak lazımdır 'Bu kadar yaşamak şart mıdır?' diye. Sormak lazımdır, 'Gerçekten bu davayı kimin için güderim?" diye."
“Çünkü aşıklar, bütün bu yoksunluğu ve düşkünlüğü sürdürmek isteyen hainlerdir; onlar olmasa, yoksunluk ve düşkünlük sona erer.” s.64
bu cümleyle başlayıp Schopenhauer için daha fazla düşman toplamış olayım :)
Schopenhauer’un felsefesini bilmeden, aşka dair övgülerle karşılaşacağını sanıp bu kitabı okuyanlar hayal kırıklığına uğramış, kitabı
Kiiçıik alışveriş mağazasının önünde kamyonetine binerken, zengin babanın öğüdü şuydu: “Çalışın çocuklar, maaş gününü ne kadar çabuk unutursanız, büyümeniz o kadar kolay olur. Beyninizi kullanın, ücretsiz çalışın, çok değil kısa bir şiire sonra aklınız size benim ödeyebileceğimden çok daha fazla para kazanma yolları gösterecektir. Başkalarının asla göremediği şeyleri göreceksiniz. Fırsatlar önünüze çıkacak. Ço ğu kimse bu fırsatları asla görmez, çiinkü onların aradığı para ve güvencedir, buldukları da bııdvır. Fırsatı yakaladığınız andan itibaren, yaşamınız boyunca onlardan bol bol görürsünüz. Bunu başardığınız anda, size başka şeyler öğreteceğim. Bunu öğrenirseniz, hayatın cıı büyük tuzaklarından birinden kurtulmuş olacaksınız. Bir daha asla ve asla o Katran Lolita’ya el sürmeyeceksiniz.
Bir babamın öğüdü, “Çok çalış ki iyi bir şirkette iş bulabilesin,” iken öbürünün tavsiyesi, “Sıkı çalış da satın alacak iyi bir şirket bulabilesin,” olurdu.
Babalarımdan biri, “Zengin değilim, çünkü sizler varsınız,” derdi. Öteki, Zengin olmam gerek, çünkü sizler varsınız,” derdi.
Biri yemek masasında para ve iş hakkında konuşmayı özendirdi. Diğeri yemek sırasında paradan söz açılmasını yasaklamıştı.
Biri, “ Para söz konusu olduğunda, risk alma.”diye öğütlerdi. Öteki, “Risk yönetimini öğren.”derdi.
Bir babamın öğüdü, "Çok çalış ki iyi bir şirkette iş bulabilesin," iken, öbürünün tavsiyesi, "Sıkı çalış da satın alacak iyi bir şirket bulabilesin," olurdu.
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci