Okyanusun dalga sesleri, kulağıma esen rüzgar ve içime işleyen melodi...
Akıp giden cümleler, kayıp geçen sayfalar ve kalbimde hissettiğim bu güzel yaşam öyküsü...
Daha önce hiçbir kitabı okurken sesli güldüğümü hatırlamıyorum, Martin beni güldürdü. Ve uzun yıllardır bir kitabı okurken hıçkırıklara boğulmuyordum... Kelimeler, cümleler ve sayfalar...
Hepsi hızla ilerledi, bir anda tükendi ve ben kapağı kapattıktan uzun bir süre sonra kitabı rafa bırakabildim. Altını çizdiğim satırlar arasında uzun uzun soluklandım, tekrar tekrar izledim bu içli öyküyü. Bir yorum yapıp da kitaba ayıp etmekten öylesine korkuyorum ki, söyleyecek çok fazla şey de bulamıyorum.
Tüm o şiirleriyle, ağaçlı tepeleri ve bisiklet sürülen patikalarıyla, küçük odada yerlerden taşan kitaplarıyla, dergileriyle ve acımasız editörleriyle, dostlarıyla, kavgalarıyla, acımasızlığı ve en çok da realitesiyle mükemmel bir kitaptı. Yarı otobiyografik bir eser olmasıysa kitabı etkileyici kılan bir başka unsurdu. Canım Martin, iyi ki tanıştık seninle. İyi ki dost oldun bana, her şeyin en güzelini dilerim sana<3