Ne kadar yakınınız olursa olsun,bir başkasının içinden geçenler daima meçhul kalacaktır.Bir yastıkta uyuyanlar bile birbirlerinin rüyalarını bilemezler.
Bazen gözümüzü kapıdaki deliğe uydurup akşam göğüne bakmaya çalışıyoruz. Bir yıldız görebiliyoruz ara sıra. Ama çok minik görünüyor akşam göğü. Bizim göğümüzün yalnızca gündüzü var. Senin göğünde akşam oluyor mu İnci?
Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi, Tanrı ile ya da tanrılarla iyi geçinmenin yolunu bulmalı.
Şairin dediği gibi:
Ehline denk gelmeyen.
her sey ziyan olur.
Can da..
İnci mercan da..
Herkes aynı değil ki azizim, yüzlerce kalbi ziyan edende var, Bir kalbi yüz bin defa seven de…
Derler ya, insan asla doymak bilmez diye, yüzünü verseniz ille de astarını ister diye. Bu sözler insanı kınama amacıyla söylenir, oysa insan soyunun en büyük yeteneklerinden biri, onu elindekiyle yetinen hayvanlardan üstün kılan bir yetenektir bu.
"Elin kapusunda kul kardaş olan
Burnu sümüklü hem gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir tıraş olan
Berber dükkânında oğlan beğenmez
Dağlarda bayırda gezen bir yörük
Kimi tımarlı sipahi kimi serbölük
Bir elife dili dönmeyen hödük
Şehristana gelir ezan beğenmez
Kazak Abdal söyler bu türlü sözü
Yoğurt ayran ile hallolmuş özü
Köyden şehre gelse bir Türkün kızı
İnci yakut ister mercan beğenmez."
Çatık kaşlı değildi ve iki kaşın arasında bir damar vardı, kızdığı vakit kabarıp görünürdü. Kirpikleri uzun, gözleri kara,güzel ve büyüktü. Gözlerinin akında az kırmızılık vardı. Dişleri İnci gibiydi. Sakalı sık ve tamdı, uzun değidi,bir tutamdan ziyadesini alırdı.Cismi nazif, kokusu latif idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görürdü. Mübarek yüzünde nur-u melahat, sözünde selâset ve letafet vardı.Lisanında talâkat ve fesahat, beyanında fevkalade belâgat vardı.