Ölmek değil, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. ölümü tadacaksınız diye bize bildirilmiştir. ölüm sadece bir ortamın değişmesi, geçici olan hayattan kalıcı olan hayata geçiştir. Elbette dünyada kalanlar için hüzündür, göz yaşına, mateme sebeptir. ama ebedi hayatı düşündüğümüz zaman belki de ağlaması gereken giden değil de kalandır.
Ne kadar birbirimizden ayrılsak da ortak duygular da birbirimizden kopamayız, ayrışamayız. Ağlamak çok değerlidir, insancadır ve hakikidir. “Gözlerin ağlaması ruhun gülmesidir” der şair ve ruh insanlığı ortak bir şemsiyenin altında bir araya getirir.
"...Kişilerin bu algılamalarının yalnızca nesnel zamanlarına ilişkin olmadığı da bir kez daha anımsatılmak elbet. Gerçekten de: Cemile, Cemal ve Seniha’nın anımsamalarının da hep yozlaşmayı ve bir çürüme sürecini yansıttığı görülüyor. Geçmişleri de yıkımlarla dolu kişilerin.
Sanki geçmişleri geleceklerinin bir belirtkesi.
Üç söylemde de
"Ağlamak çok değerlidir, insancadır ve hakikattir. 'Gözlerin ağlaması ruhun gülmesidir.' der şair ve ruh insanlığı ortak bir şemsiyenin altında bir araya getirir."
''Ağlamak çok değerlidir, insancadır ve hakikidir.
'Gözlerin ağlaması ruhun gülmesidir' der şair ve ruh insanlığı ortak bir şemsiyenin altında bir araya getirir.''
Sayfa 52 - Destek Yayınları, Felsefe, Yayıma Hazırlayan: Hakan Mengüç
Ağlamak çok değerlidir, insancadır ve hakikidir.
"Gözlerin ağlaması ruhun gülmesidir" der şair ve ruh insanlığı ortak bir şemsiyenin altında bir araya getirir.
Geçiştirilmiş hayatlar..geçiştirilmiş öpüşmeler, geçiştirilmiş sevişlemeler yaşadık hep.. Hep kendimiz için hep olması gerektiği gibi. Olması gerekmediği gibi sevmedik kimseyi. Sıktık avucumuzu..tuttuk sevdiklerimizi..yaralanmamak için yaralamamak için rol yaptık. Herkese herşeye zamana bile rol yaptık hızlı geçsin diye.. Ama bu masal bu büyü bu adına her ne koyarsak acizleşen isim.. Bir gün gelecek dedim beni yormadan üzmeden sevecek, bir gün çocukluğuyla güzel gülüşüyle, tanımsızlığıyla..Darma duman edecek şekli yok şemalsiz durgun ve sessiz bir çocuk gibi.. İçimde bir uzay boşluğu yaratıp, o kara delikten gülümseyecek dedim bana izin almadan.. Çarpanlarıma ayıracak beni sonra yine o toparlayacak beni dedim.. Ve bir doğum provasıyla sevecek beni, ölümsüzlügün narkozuyla. Kocaman bir kamyonun çarpıp kaçtığı bir yavru kediyi ellerine alıp ağlaması gibi seviyordum seni. Bir çocuğun matemi, bir ihtiyarın çocukluk hevesi gibi, geriye dönüp şimdiyi yarına degismemek gibi.. Senle olan saatlere ihanet ederdim, zaman her seferinde seni bana getirsin diye.. Ben sana mecburum demiş ya şair..Şimdiler de ben sana artık mecbur bile değilim...
Yavuz Bülent Bakiler’in altısı kız, altısı erkek on iki kardeşi vardır. Fakat
bunlardan sekiz tanesi küçük yaşlarda vefat eder. Geriye iki kız kardeşi (Nuran,
Şükran), ve tek erkek kardeşi (Naci) kalır. Şairin babası Cezmi Bakiler’in tayini
Sivas’tan Antep’e oradan da Malatya’ya çıkar. Bu dönemde kardeşi Nuran, 13-14
yaşındayken Malatya’da
Çağdaş şiirimizin en önemli şairlerinden olan Edip Cansever’in şiirselliğini somutlaştırmayı deneyen bu yazı, onda saklı olanları bir ölçüde açmayı amaçlıyor. Son söz elbette şairin insanı tanımlaması ile olmalıdır. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka..
”Şiirin konusu çok zaman sanıldığı gibi düşler, imgeler ya da fikirler değildir. Şiirin
Dili, dini, rengi, ırkı, yaşı, kültürü ne olursa olsun, insanın gözyaşı ortaktır. İnsanlar başka diller konuşabilirler, başka kültürlere ve inanışlara sahip olabilirler, başka ekonomik koşullarda başka hayatlar sürebilirler, başka türlü sevinip eğlenebilirler, başka türlü kutlamalar yapıp törenler düzenleyebilirler ama gözyaşları hep aynıdır ve hep aynı kaynaktan tetiklenip gelir.
İnsanlığın duygusu ortaktır. Ne kadar birbirimizden ayrılsak da ortak duygularda birbirimizden kopamayız, ayrışamayız. Ağlamak çok değerlidir, insancadır ve hakikidir. ''Gözlerin ağlaması ruhun gülmesidir'' der şair ve ruh insanlığı ortak bir şemsiyenin altında bir araya getirir.
Koşullarımız ve kültürlerimiz farklı olsa da duygularımız aynıdır. Ağlamak hepimiz için arınmaktır. Ruhu yıkamaktır, temizlemek, tazelemektir. Ağız tadıyla gülebilmenin sabrıdır, hak edişidir. Gülmek de insanlığın ortak duygusudur. Ağlamayı bilen gülmeyi iyi bilir muhakkak. Ve bu dünyanın her yerinde hep böyledir. Kimsenin değiştirmeye gücünün yetmeyeceği bir hakikattir.
Ve bir şiir daha mezarlığın koynuna giriyordu
Onca sevgisi
Ağlaması
Sevişmesi
Haykırması
Hatta umutları
Yarım bile kalmadan
Beyaz bir kefene sarıyorlardı….