Bir gül əkdim, açılmamış dərdilər.
Zəhmətimdən mənə bir tikan qaldı.
Əmək çəkdim, gün keçirdim, gül əkdim,
Əməyimdən solğun bir fidan qaldı!
Nə yazım yaz, nə də günüm gün oldu,
Könlümün çiçəyi açmadan soldu.
Qanadımı bir uğursuz əl yoldu.
Yerində bir damla quru qan qaldı.
Söylədiyim boş söz, tökdüyüm qan-yaş,
Haqqıma, - kim isən - ǝl vurma, yavaş.
Yavaş ki, dərdimə ağlayan qardaş,
Yerində, arxamda bır düşman qaldı.
Yaralandım, sarmadılar yaramı,
Yas gününə döndərdilər bayramı.
Əlimdən aldılar son bir çaramı,
Əsəri ruhumda bir fəğan qaldı!
Bir şair ''iyilikten aşk doğar'' demiş, bir de bunu şiir etmişti geçtiğimiz yıllarda.
Çok beğendiğim cümlelerimin arasına girmişti bu üç anlamlı kelime.
Şiiri seslendirirken varmak ve olmak istediğim sözcükler arasında gezinirken bulmuştum kendimi. İYİ, İYİLİK, AŞK ve İNSAN...
Bir şairin sözlerinde
Dar sokakların anlamında
Yaz mevsimli duraklarda
İyi insanlardan doğdu AŞK
Uzaktan uzağa aşkı duyumsuyorum
Aşkı, sonsuzca yitmiş olan
Şimdi bir yaz günü kadar uzak
Ve beynimi oyup duran
Şu gürültü gibi tedirgin edici
Kendimi bir şarkı söylerken yakalıyorum
Düşüncede söylenen şarkı
Gerçeğine ne kadar uygundur
Bir yerde topluca şarkı söyleniyor
İnsanlar zavallı varlıklarını
Haykırıyorlar boşluğa
Boşluk ne kadar
____Bir şiir yaz bana
Öyle herkesin değil ,
____Senin olsun.
Mısralarında gözlerin
____Her sözü ,her hecesi baksın bana
Sen yaz lakin,her satırını sen yaz..
____Bir şiirim olsun benimde,
tekrar tekrar okuyayım,
____Bir tesellim olsun.
Okudukça seni anayım ,sana yanayım
Ah Rosalind! Benim şiir defterim olacak bu ağaçlar,
Bu ormanda yaşayan herkes görsün diye senin erdemlerini
Senin için düşündüklerimi kazıyacağım kabuklarına.
Koş Orlando, koş! Yaz her bir ağaca
Güzel, tertemiz, tariflere sığmayan sevgilini.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
senelerce, senelerce evveldi;
bir deniz ülkesinde... ve belki de
birbirine aktardığım defterlerin hepsinde
bu şiir vardı:
senelerce, senelerce evveldi;
biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık
uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde
bir kadırgada iki korsan
tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında
birbirimizi yaralarından tanıdık
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık
konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında
duruyordu aramızda
oysa konuşsak, ya da dokunsak birbirimize
çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık
batık gemilerin deniz diplerini saran
umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze
birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden
ürküyorduk
bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında
bilmeden
birbirimize doğru ilerliyorduk
Sana, Türk filmlerindeki kahvaltı sahnesi kadar güzel olan sana.
Adımı söyle bana bir kalbim olsun
Seslenince bir şarkıyı başlatsın.
Sen bir ormansın bir ağacın içinde
Ben çorak tarla bir başağın içinde
O geminin ardından üzülme diye
Kaybolmuş gökyüzünü avucuna getirsem
Sen bir bulutsun bir yağmurun içinde
Ben kuru bir çölüm bir kumun
Şehrin üstünde tozlu bir ay silkinmektedir mevsim yaz olmuş sonbahar olmuş ne umurum
değil mi ki o büyük istifhamın üzerindeyiz
birbirimizi seviyoruz
ve sevgimizden şüphe ediyoruz
Sen eski bir sevda şiirisin.
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus.
Ellerinde mi,
Saçlarında mı,
Gözlerinde mi
Bilmem
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus.
Yağış tökdü üstümüzə
Göylər birdən, bir kərəm, hey!
Güllər baxıb güldü bizə.
İy su oldu o Sənəm, hey!
Şehli bağa bənzədi o!
Göy yarpağa bənzədi o!
Şux zanbağa bənzədi o!
Saat geçmek bilmeyen bir gerçek
Zemheri değil bahar değil güz değil
Alnından dökülen yaz değil
Saat geçmek bilmeyen bir ömür
Buğulu gözlerin odağında kara bir leke
Ve ölümden öte bir yokluk hali
Bu mezar
Bu gece
Bu kör hücre değil
Bu
Tanrının işi değil