"Tiyatrocular belli ki Atatürk'ten hoşlanmıyorlar,
"Kemalist" sözünü bir çeşit alayla telaffuz ediyor ve devrimlerle alay ediyorlardı. Kendi gençliğinde böyle bir şeyi düşünmek bile olanaksızdı. Çünkü o zamanlar Kemal ismi, bir ölüm kalım savaşının ve var olmanın simgesiydi, imparatorluğu oluşturan bütün halklar teker teker isyan etmiş ve özgürlüğüne kavuşmuştu, İstanbul ve Anadolu işgal edilmişti. Britanya başbakanı, "Türkleri Orta Asya'ya sürmekten söz ediyordu. Bu durumda Müslüman Türklerin de bir kurtuluş savaşı vermesi kaçınılmazdı ve bu hareketin başkomutanı olarak Mustafa Kemal ismi, kendi ailesinde her zaman büyük bir saygıyla anılırdı.
Doğu ve Batı uygarlıklarını karşılaştırmış olan Kemal Paşa'nın Batı uygarlığını seçmesinde de garipsenecek bir yan yoktu. Çünkü Selanik'te doğup büyümüş,imparatorluğun Avrupa'daki bölümü ile Asya'daki, Kuzey Afrika'daki, Ortadoğu'daki bölümleri arasında gerekli karşılaştırmaları yapıp dersler çıkarmış olan generale göre Doğu, çürümüş bitmişti. Gelişme Batı'daydı. General de dünyadaki birçok benzeri gibi İhtilal Kebir'in yani Fransız İhtilali’nin çocuğuydu.
Kaldı ki Osmanlı İmparatorluğu’nun da Leyla'nın ailesinde olduğu gibi aklı, kalbi, medeniyeti ve kadroları Avrupa'da, yani Rumeli'deydi.
Bütün bunları düşünüp çocukları uyarmadığı için üzüntü duydu. Şakalara katılmakla hata etmişti. Bundan sonra çocuklara neyin ne olduğunu iyice anlatmalıydı. Evet, devrimler sırasında trajikomik olaylar yaşanmıştı ama bunlar ülkeyi gericilikten, din taassubundan kurtarmak içindi. "