Her yudumla prangalaşır yüreğim
Bir yudum katran karası kahveyle
Hayalini ararım sonra
İlla ki gökkuşağının öbeğinde
Bir gülücük konduğunda
Gözlerine loş düşlerle
Körüklenir yangınları
Yüreğimin büyüyen neşesiyle
Bazen anlamam olan biteni
Bu bir rüya mı
Bazen de isyanım nüksettiğinde
Bitiremem kavgamı
Ama bir yudum kahvede
Uslanırken yüreğim yanında
Sevda rüzgârı savurur
Ruhumu oradan oraya
Anlarım ki mutluluk hâkim
Bir fincan kahveyle dünyaya.
Mutluluk, bir yaz denizinin karşısında,bir ağaç gölgesindedir. Tedirgin edilmeden üstünde uyunan bir toprak parçasıdır.Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdir. Sıcak bir günün bitimine doğru, birdenbire esiveren serin bir yeldedir. Güvenli bir düşüncenin aydınlığında, uygun bir sesin titreşimindedir. İstekle ısırılan bir peynir diliminde,yanarak içilen bir yudum suda,özlemle aranan bir fincan kahvededir.Bakkaldan alınan bir paketi taşırken dergilerden yapılmış kese kağıdında göz ucuyla okunuveren güzel bir sözdedir. Günün ilk aydınlığında,gecenin son karanlığındadır.Özlenen sevgilinin dudaklarındadır. Bir annenin okşayışında, bir babanın bakışında, bir çocuğun gülüşündedir.
Çevremiz mutluluklarla doludur.
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su..
Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan..
Dökülür toprağa el içi kadar bir su.
Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık..
BİR GECE YOLCULUĞU
Hakikaten sıkkın, çok sıkkın canım,
Yalnızlık istiyor başka bir yanım
Herşeyi silmişim, susmaz figanım
Ayyuka çıkıyor tüm galeyanım.
Memleket deyince güler yüzümüz.
...
Akarken gözlerimden üç beş damla yaş
Sorarım kendime üç günlük dünyada bu ne telaş
Anladım ki yaşamak bir çeşit iç savaş
Durulurmuş insan büyüdükçe yavaş yavaş
o.ö
BİR GECE YOLCULUĞU
Hakikaten sıkkın, çok sıkkın canım,
Yalnızlık istiyor başka bir yanım
Her şeyi silmişim, susmaz figanım
Ayyuka çıkıyor tüm galeyanım.
Memleket deyince güler yüzümüz.
Şayet insanlarda hayvanlar gibi, maziyi de, geleceği de düşünmeden, birbirlerinin altını oymaya çalışmadan, şu anın içinde kalarak ve bir yudum suyun tadına vararak yaşayabilselerdi, şu dünya daha az mutsuz bir yer olabilirdi.
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan.
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
sen benimle gökyüzünde koşmayı
sen benimle ölürken buluşmayı
paylaşabilir misin
güneşi koklayınca çatlayan bir tohumu
ırmağın yüreğinde çiçeklenen yangını
her akşam yalnızlığı uyandıran toprağı
her sabah bir gölgeyi sevindiren yaprağı
paylaşabilir misin
sen benimle gökleri paylaşabilir misin
hani salkım saçaktır bulutlarda
I
O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı
Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı
Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş.
Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin
Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen
Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları
Yağmur ikinci adıydı akşamların
Günün yorgunluğu üzerine dökülen
Bir düş inceliğinde