Nereden bilebilirdi insanoğlu? Varlığının sonuçlarını. Hepsinin de yanıtı aynıydı: Hiçbir yerden...
Belki de bu sayede hayat devam ediyordu. Kimse, neye neden olduğunu önceden bilemediği için...
Herkesin öyle bir hikayesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği ... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
- Bazı şeyler geri de kalmayı bilmeli.
- Neden böyle dedin ki şimdi ?
- Kabul et ... Anıları aşamıyoruz. İzlerin kokusu üstümüze sinmiş. Düşündükçe daha çok büyüleniyoruz o kokuyla.
- Ne dediğini anlamıyorum şuan da.
- Hiç ... Boşver.
- Konuyu kapatalım demedim.
- Hiç açılmamıştır belki. Olamaz mı ?... Hiçbir şey demedim unut gitsin.
- Hep böyle yapıyorsun. Sonra suçlu ben oluyorum.
- Ne yaptım ki... Yaşamayı deniyorum sadece. Bak.. hâlâ nefes alabiliyorum. Maalesef. ... Off tamam. Kafamda dönen.. bu saçma ve karmaşık senaryoları oturup gözlerinin içine bakarak tek tek anlatsam dahi anlamayacaksın. Kimse anlamayacak. Yani şimdi karşıma geçip iyi arkadaş oyunculuğunu sergilemene gerek yok.
- Cidden uğraşmaya değmez evet haklısın.
- Üzgünüm bazı şeyler anlatsam dahi çözüme kavuşmaya...
- Olumlu düşün biraz. Birazcık.
- Kavuşsa bile... anlamını yitirecek. O olmaktan çıkacak. Yarım kalmalı bazı hikayeler. Dediğim gibi geri de kalmayı bilmeli.
- Dediklerinden gerçekten bir şey anlamadım.
- Olsun... bu anlamsız bakışlarını seviyorum.
"Sevgili anna, en güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre sırtını dayadığın bir nesne birdenbire giderse sen de o yöne doğru devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle alakası yok."
Sezen Aksu'nun "her şey bir anda anlamsız gelecek" dediği o yerin tam ortasında bağdaş kurdum, gökyüzüne bakıyorum. Sahiden her şey biraz anlamsız ve sahiden tükendim.
"O işte! Türkiye'nin Ruhu! Adı bile güzel! Ama bak, sonra ne oldu? Türkiye'nin ruhu mu kaldı? Sattı Türkiye ruhunu! Hem de yıllar önce sattı. Hem de bir pezevenk gibi sattı! Anlayacağın, bir orospu parasına gitti memleketin ruhu! ... "