Birgül

Birgül
@birgllartk
Mimarlık
14 Ocak
53 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Kaç dua yeterdi ... sonsuz uykuya ?
Dünya üzerinde hayatta kalan son insan kadar ölü görmüştü. Belki de bu yüzden yok olup gitmekten korkmuyordu. Var olmaktan yeterince korktuğu için ...
Reklam
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
Ayakları buz tutmuş elleri en son ne zaman ateşin o tatlı sıcaklığı ile kavuşmuştu bilinmez ... kafasındaki tatlı hayallerle ısınmaya çalışıyordu adam. - Nasıl bir hayalle ısınır ki adam ? - Bir çok huzur veren şey olabilir adam için bilemiyorum ama hoşuma gitti cümle. - Adam nereye gidiyor peki ? Bu saatte, bu soğukta ... - Her yer bembeyaz ... kalbiyle arıyor evini diyelim, olmaz mı ? - Senaryo senin, yazar sensin ... ve hayal kurmak bedava .

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kimse, bir iz bırakmadan kaybolmaya cesaret edemiyordu. Dünyadan gelip geçtiklerine birilerinin tanıklık etmesi şarttı. Varlıklarını süslemek için.
Bu kaçıncı hüzün vagonu ?
Başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Orada her kimi görüyorsa, o da anladı. Derda'yı ne kadar hayal kırıklığına uğrattığını. Kim bilir kaçıncı kez?
Reklam
"Bu sokakta da bir iki küçük mezarlık olsaydı, her gün işimize giderken ölülerle selamlaşsaydık ... "
Ama dediği gibi, ölene kadar oradaydı. Hatta öldükten sonra bile ... Orada ... Daima ... Gökyüzü ya da başka boyutların görünmez bir katmanında, yan yana, iç içe, iyilik ve adı konmamış bir huzurla harçlanmış biçimde ... Bilmekten öte hissetmekle gidilen bir yerde. Enstrümanların adı bilinmese de, hayatta ilk kez duyulan klasik müzikten sulanan gözlerin yağmur damlası olup ışığı yedi renge böldüğü bir yerde ... Cehalet ve bilgeliğin hiçbir anlam ifade etmediği bir yerde ... Oğuz Atay nerede duruyorsa, orada ... Tutunamayıp nereye düştüyse orada ... Belki de düşmeyip yerçekiminden muaf olduğunu fark ettiği anda ... Tutunarak değil, uçuşarak gittiği yerde ...
''Neydi o kitap?'' Gülümsemişti Filipinli. Sonra da konuştu: ''Bilmiyorum ama öyle bir kitap olmalı ki,...'' Yutkunup devamını getirmişti. ''Öyle bir kitap olmalı ki, sayesinde, milyonlarca insan hayatının anlamına kavuştu!''
Dünyanın her yerinden, hayatının anlamını bulmuş olan milyonlarca insan, beyaz binaya taşındı ve kalpleri sökülüp çöpe atıldı. Bir süre sonra Dünya Sağlık Örgütü, olası nakiller için kalpleri stoklamayı teklif etti ama binanın, bu konudaki emri açıktı: Kalpleri fırlatıp atın!
"Peki ya kimse gelmezse?" diye sormuştu Filipinli. "Kim kalbinden vazgeçecek kadar kendini bir şeye adayabilir ki?" "Onu da göreceksiniz!" demişti bina. "Ya hayatlarının anlamlarını bulamayanlar?" diye söze girmişti kızılderili. "Onlar ne olacak?" "Onlar da göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, 'yaşamak' demeye devam edecekler!"
Reklam
Öyle midir sahiden ¿?
- Sevmekten değil de ... sevilmekten daha çok korktum ben. - Tabii insan doğası gereği bilmediklerinden korkar, haklıyız.
Birgül tekrar paylaştı.
“Eylemlerini savsaklama; sözlerin karışık, düşüncelerin düzensiz olmasın; ruhun ne kendi içine kapansın ne de taşsın, kendine zaman ayır.”
Sayfa 111 - Yapı Kredi Yayınları, VIII. KİTAP, 51Kitabı okudu
659 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.