Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Sıradan sözcüğü neden bir küçümseme ya da bir hakaret ifadesidir? Neden sıradan olmayan sözcüğü, olağanüstü seçkin gibi takdir ifadelerini içinde barındırır? Neden sıradan olan her şey alçak ve bayağıdır? Sıradanlık, türün doğuştan sahip olduğu şey demektir. Onların kendilerine özgü alametifarikaları yoktur: Onlar tıpkı seri imalat mamulleri
لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ BİRİNCİ NÜKTE: Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb'den daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünki işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münacat-ı Eyyübiyeye, o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bâhusus nasılki o Hazretin yaralarından neş'et eden kurtlar, kalb ve lisanına ilişmişler; öyle de; bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şübheler (neûzü billah) mahall-i iman olan Lemalar - 8
Reklam
BİRİNCİ NÜKTE
Bu kahramanlığın inkisafi ile hem hayat-i dunyeviyesini hem hayat -i ebediyesini onunla kurtarabilir.
BİRİNCİ NÜKTE
Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. [ 2 ] Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.
Huzur bulur bugün seninle âlem Ey bu asırda rahmet-i âlem Risale-i Nur Sürur bulur bugün seninle âdem Ey bir rahmet-i âlem Risale-i Nur Bu hasta gönüller çoktan perişan Varsa sende eğer Lokman'dan nişan Bir şifa sun, gel ey mahbub-u zîşan Ey cilve-i rahmet-i âlem Risale-i Nur * * * Gelmez mi sonu bu uzun hecenin
İşte insanın şu dehşetli terakki ve tedennisinin sırrı
Birinci Nükte: İnsan, kâinatın ekser enva'ına muhtaç ve alâkadardır. İhtiyacatı âlemin her tarafına dağılmış, arzuları ebede kadar uzanmış... Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî Cennet'i de arzu eder. Bir dostunu görmeğe müştak olduğu gibi, Cemil-i Zülcelal'i de görmeye müştaktır. Başka bir menzilde duran bir sevdiğini ziyaret etmek için o menzilin kapısını açmaya muhtaç olduğu gibi; berzaha göçmüş yüzde doksandokuz ahbabını ziyaret etmek ve firak-ı ebedîden kurtulmak için koca dünyanın kapısını kapayacak ve bir mahşer-i acaib olan âhiret kapısını açacak, dünyayı kaldırıp âhireti yerine kuracak ve koyacak bir Kadîr-i Mutlak'ın dergâhına ilticaya muhtaçtır. ... Eğer yalnız ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkaf etsen, âciz mahlukata zelil bir abd olursun. Eğer enaniyetine ve iktidarına güvenip tevekkül ve duayı bırakıp, tekebbür ve davaya sapsan; o vakit iyilik ve icad cihetinde arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve sinekten daha zaîf düşersin.
Reklam
Dördüncü Nükte: Nasılki haftalık bir saatin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misalidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Öyle de; Cenab-ı Hakk'ın bir saat-i kübrası olan şu âlem-i dünyanın sâniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deveranı ve dakikaları sayan seneler ve saatleri sayan
•Qualia•
Evrenin esas gizemi, ilgilendiğim kadarıyla, şudur: Niçin evrenin daima iki koşut tanımı vardır - birinci şahıs tanımı ("Ben kırmızıyı görüyorum") ve üçüncü şahıs tanımı ("O, beynindeki belirli patikalar altı yüz nanometre dalgaboyu ile karşılaştığında kırmızıyı gördüğünü söylüyor")? Nasıl olur da bu iki tanım bu kadar farklı,
Risale-i Nur
"Sünnet-i Seniyye, saadet-i dâreynin temel taşıdır ve kemâlâtın madeni ve menbaıdır." (Lem'alar, On Birinci Lem'a, Dokuzuncu Nükte)
İnsan aynı zamanda çok zeki ve çok budala, çok canlı ve çok ağırkanlı olabilir. Bir karakteri düzeltmeyi neredeyse olanaksız kılan şey, bu bağdaşmayan karakter özelliklerinin eşbiçimliliği, bu “idyosenkrazi” dir. Daha iyisi: Karakter bu temel karşıtlığa dayanır - İki karşıt anlamın aynı nükte içinde karışması gibi, bir tek özellik oluşturan iki karşıt niteliğin anlaşılması güç topluluğu. Bu anlamda karakter, yazgıdır. Yapıları bozulmamış olup da psikolojik varlıklarını birinci dereceden yaşayanlar önemsiz insanlardır, bunlar olsa olsa bir “kişisel denklem”e ve bir temel formüle bağlıdırlar. Yazgı, bu temel psikolojik formülün yönünü değiştirmede toplanır. Ve ideal ilişki de doğal karakterlerinin karşıt oyunu içinde her ikisinin suç ortağı olduğu ilişkidir.
Sayfa 187 - İkinci kitap Cool Anılar IV (1995-2000)Kitabı okudu
Reklam
Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın. Lem'alar, On Birinci Lem'a, Yedinci Nükte
Şualar (Beşinci Bab - Birinci Nükte)
" حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ 'Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” Çünkü O, Mucid ve Bâki’dir. O, Mevcut olduğuna göre, mevcudatın kaybolup gitmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Çünkü mahbubun vücudunun devamı için vacibü’l-vücud olan Mucidinin bekası yeterlidir..."
Sayfa 97 - Zehra Yayıncılık
يَا بَاقِٓى اَنْتَ الْبَاقِى~ Bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi masivadan tecrid ediyor (soyutlama), kesiyor. …“Madem o hadsiz mahbubat (sevilenler) fânîdirler, beni bırakıp gidiyorlar; onlar beni bırakmadan evvel ben onları “يَا بَاقِٓى اَنْتَ الْبَاقِى” demekle bırakıyorum. Yalnız Sen (c.c.) bâkîsin ve Sen’in (c.c.) muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâk-ı kalbe lâyık değiller.” demektir… Lem’alar ~ Üçüncü Lem’a Birinci Nükte
120 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.