Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Raskolnikovun hikayesi ...
Kahramanımız Raskolnikovun cani bir suçlu olmayıp önceden suç üzerinde düşünmüş yazı yazmış bir hukuk öğrencisi olması onu işlediği suçu düşünce sistemiyle karşılaştırmasına ve giderek bir deney insanı olması sonucuna götürür.
Ortada bir suç varsa bunun nedeni ögrenmek için deliller ve şuphelilerin bilinçaltına inilmesi gerekir. Bir suçun insanı bu kadar değiştirmesi ve ahlaki ve psikolojik yükü kaldıramayıp bu suçun ilk hedeflediği maddi ve manevi yani üstün insan ve kurbanı kendi düşüncesine göre gereksiz ve insanlarn kanını emen bir bit olarak görmesi ve kendini hedeflediği üstün insan mevkisine çıkartacak bir basamak olarak algılamasıdır.
Ve işlenen suç sonucunda kendisinin ilk hedefledigi maddi yararı dahi gözardı ederek bir çöküş içine girer daha sonra intihar etme cesaretini gösteremedigi için kendine kızıp teslim olur ve bu teslimiyet kendisinde inanılmaz bir değişim göstercektir... genel olarak Suç ve Cezanın ana teması suç etrafında gezinirken suçun birey ve toplum üzerindeki psikolojik etkisi yarattıgı sonuçlar işlenir. suçun cezasını vermek her zaman adaleti sağlamamakta insanın içinde kuralları da aşan ayrı bir mahkeme bulunmaktadır… keyifli okumalar...
Kitabı okurken eğlendim. Herkes mutlu olmaya kafayı takmış durumda ama bence mutsuz da olmamız lazım. Mutlu olmak her şey demek değil. Kitabı okuyacaklar öneririm, ben 2 günde falan bitirdim. Akıcı bit kitap.
Kitabın adı:İlle de Mavi
Yazarın adı:Adnan Keskin
Okuyanın adı:Nezaket 7
Sayfa sayısı:462
Bir tünel daha kaz Adnan çocukluğumuza çıksın (Nedret Ural)
Şahin ve arkadaşları Erzincan 1.askeri cezaevinde mahkumdurlar Şahin idamlıktır ama firar etmeyi aklına koymuştur bunu daha önce denemiş tünel kazarak kaçmış ama 14 ay sonra yakalanarak tekrar cezaevine konmuştur ve değişik cezaevinde kalmıştır en son Erzincana gelmiştir ve geldiği günden itibaren kaçmayı kafasına koymuştur kendi gibi düşünen arkadaşlarıyla konuşur ve bir tünel kazmaya başlarlar zorda olsa başarırlar 85 metre uzunluğunda bit tünel kazarlar ve bir gece kaçarlar dağ-tepe demez gece yürür gündüz dinlenerek en sonunda Şavşata gelir neden mi Şavşat orda Gönülü vardır birtanecik sevdiceği karısı canı ordadır bütün Şavşat bir olur Şahini saklarlar ve sonunda yurtdışına kaçırırlar Gönül kalmıştır eeee sonra sonrası kitapta .....
Bence bir döneme ışık tutan bir kitap şiddetle tavsiye ediyorum okuyup okumamak size kalmış ...
Okurken ben Şahinle beraber tünel kazdım beraber dağ-tepe yürüdüm okumadım adeta yaşadım ...
Sevgiyle kitapla kalın.
Tarihi kurgu ve ilginç bilgiler...
Ömer Hayyam 'ın Ruhaniyat 'ının çevresinde içiçe iki öykü... 1072 yılında Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlas Okyanusu'nda bit(mey)en bir serüven. Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü.(Arka kapaktan)
İlk iki bölümde, büyük Tıp, Astronomi, Cebir alimi ve bugün
Sanat Sosyolojisi veya Görmenin Hali olarak okunabilecek üç eser.
Filmlerle Sosyoloji kitabini daha önce okumuş paylaşmıştım
Görme Biçimleri kitabi da daha önceki okumalarımdan "John Berger: Herşeyden önce görme vardi." Diyor.
Jacques Ranciere de Gören, Bakan seyircinin eğitimden, özellikle tiyatrodan, reklam afişlerinden, Fotoğrafa, Sinemaya bir bakis açısı sunuyor bize. Örneğin Katlanılmaz Görüntü bölümününde Güney Afrikalı Fotoğraf Sanatçısı Kevin Carter tarafından görünürlük uzay-zaman inşa etmek için bulduğu bir enstalasyon. Fotoğrafta yerde emekleyen ve açlıktan ölmek üzere olan küçük bir kız görürürüz. Bu esnada arkadaysa leş yiyici bir akbaba kızın ölmesini beklemektedir. Görüntünün ve fotoğrafçının kaderi, egemen haber düzeninin ikircikligine iyi bir örnektir.
Fotoğraf, Sudan çölüne gidip oradan bu denli çarpıcı, Batılı seyirciyi uzaklarda yaşanan kıtlıktan ayıran duvarı yıkmaya bu derece uygun bir görüntü getiren kişiye Pulitzer ödülü kazandırmıştır. Ayni zamanda sahibini bir öfke kampanyasının hedefi haline getirmiştir
Çocuğa yardim etmek yerine, kusursuz fotoğrafı yakalayacağı anı beklemiş olmak da insansı bir akbabalik değil midir? Bu kampanyaya tahammül edemeyen Kevin Carter intihar etti.
Bu sadece bit örnek aslinda bu derece hepimizin nezdinde çarpıcı olmasi küçük bir kız çocuğu olmasimiydi? Ya da buna benzer belki de her gün kareler, görüntüler görüyoruz da kaniksiyor muyuz. Yoksa açılmayan ağızlar, duymayan kulaklak, görmeyen gözler ve düşünemeyen aptallasmis-aptallastirilmis beyinler mi?
Görüntü, düşünceli olmaktan o kadar çabuk vazgeçmeyecektir.
Karakterli duruşun, yalın anlatım dilin, müthiş insanlığın ve asla modası geçmeyecek filmlerinle sen sonsuza kadar kalbimizde yaşayacaksın Tarık Akan!
·
Puan vermedi
Bu kitap sayesinde ekranda gördüğümüz tarık akan'ın hiç duymadığım hayat hikayesini ve maalesef hapishanede yaşanan olayların ve insanların işkenceye maruz kaldığı aşağılandğı vb. Bir çok gerçeği de öğrenmiş oldum . Akıcı ve yalın bir anlatımı vardı 2 saatte bitirdim . Okuduktan sonra da yol filmini araştırıp izledim kelimelerim eksik kalıyor ben beğendim tavsiye ederim
Günlük ve anı tarzı kitapları daha samimi bulur, onları ayrıca severim.
Yıldız Hanım'ın ailesini anlattığı "Babam ve Ben" adlı anıları Develi, Mersin ve İstanbul'da geçiyor.
Yıldız Hanım'ın oldukça içten ve akıcı anlatımı sayesinde kitap bir solukta okunuveriyor.
Yıldız Hanım anılarında doğal olarak babasına toz kondurmuyor, onu göklere çıkarıyor.
Fakat açıkça görülüyor ki, anılarda hayatı anlatılan "Osaman Coçkun" "Emlak-ı Metruke"ye devrolmuş Ermeni mülküne el koyan, devletten yağlı ihale alan, yüksek ve ballı devlet makamlarına tepeden inme konan, son derece uyanık birisi.
O kadar ki, günümüzde saray çevresini dolayısıyla da ülkemizi bir kene gibi istila eden şu tanıdık vurguncular misali, Osman Coşkun'da
tam bir Atatürk ve Tek parti vurguncusu.
Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Sabahattin Ali gibi aydınlarımız işte bu vurgunculara dikkat çektikleri, kepazeliği alkışlayamadıkları için onların hayatları zindan edildi, ülke dinci faşizmin kucağına atıldı.
Hırsızlığı, yolsuzluğu, devlet sırtından semirmeyi 1950 sonrası türeyen dinci çetelere özgü bir durum gibi zannedenlerin itiraf niteliğindeki bu anıları özellikle okumalarını öneririm.
Okusunlar ki, yasa ile devlet emanetine alınan Ermeni mülkünün nasıl olupta Osman Coşkun'un konağına dönüştüğünü, halk açlık, bit pireden kırılırken, savaş sonrası çay parasını anasından isteyen Coşkun Bey'in birden bire nasıl bu derece varlık sahibi oluverdiğini görsünler.
Okuyarak kalın.
Masal ile Roman bir araya gelince bambaşka bit şey ortaya çıkıyor
Kaan Murat Yanık kimdir?
İncelemeye romanımızın yazarını tanıtarak başlamanın daha iyi olacağını düşündüm. Kaan Murat Yanık yaklaşık 5 sene önce "Edebiyat Kokusu" adlı programında tanımıştım. Genç yaşına rağmen bilgili, entelektüel bir adam olması beni şaşırtmıştı. Şiirleri ve öyküleriyle de etkilemişti. Butimar romanıyla 2015'te
·
Puan vermedi
Tarık akan gibi bir insanla tanışma fırsatım olmadığına yanarım . Çok sevdim kendisini sanki o konuşuyor ben dinliyorum gibi hissettim mekanı cennet olsun.
Xəlil Cübranın qələmini sevirəm. Bu kitab yazıçıdan oxuduğum dördüncü kitab oldu və oxuduğum digər kitablarından fərqlənirdi. Müəyyən bir süjet əsasında yazılmamışdı, kitabda Xəlil Cübranın bəzi şeirləri və aforizmləri yer alırdı.
Bəzən ağlında dolanan, amma cümlələrə tökə bilmədiyin sözlər olur, hansı ki həmin sözləri hər hansısa bir filmi izləyəndə və ya kitabı oxuyanda tapırsan və istəmədən tanış bir şeylə rastlaşmış kimi təbəssüm edirsən. Bu kitabı oxuyarkən bu hissi bir çox dəfə yaşadım. Nəticə olaraq, çox bəyəndim kitabı. Bir oturuşda bitə biləcək rahat kitabdır. Və, məncə, bu kitab yazıçının kitablarını oxumağa başlamaq üçün də idealdır.
Kitabı okurken farkettim, aynı binada yaşasak bile okadar yabancıyız ki yaşanan her şeye herkese. Bazen aynı evde yaşadıklarımızla bile koca bir yabancılık gelip oturuyor soframıza. Oysa baktığımız her gözün bambaşka bir hikayesi, ardında sakladığı binlerce kelimesi var. Çok seviyorum kelimeleri ve yazarın kelime haznesi beni mest ediyor. Açıkçası yazarın kitaplarını eleştirmek, sevmek için değil, kelimelerinin denizinde yüzmek için okuyorum Bn galiba.
Yinede bu kitabı okumak isteyenler için naciz önerim eğer yazar ile ilk kez tanışıyorsanız bu eseri ile başlamayın size tarzı farklı gelecektir. Ancak yazarı bilen biriyseniz kesinlikle es geçmeyin
