Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Barış Polat

Barış Polat
@blueofnoon
Üniversite
İZMİR
İZMİR
7 okur puanı
Ekim 2017 tarihinde katıldı
690 syf.
·
Puan vermedi
Georges Bataille : Ölüm Uğraşı
Georges Bataille : Ölüm UğraşıMichel Surya
8.2/10 · 7 okunma
Reklam
Baudrillard
Artık hiçbir şey (Tanrı bile) sona ererek ya da ölümle yok olmuyor; hızla çoğalarak, sirayet ederek, doygunluk ve şeffaflık yoluyla, bitkinlik ve kökü kazınma yoluyla, simülasyon salgını ve ikinci varoluş olan simülasyona aktarılma yoluyla yok oluyor her şey. Artık ölümcül bir yok olma biçimi değil, fraktal bir dağılma biçimi vardır. Hiçbir şey gerçekten yansımıyor; ne aynada ne de (bilincin sonsuza değin bölünmesinden ibaret olan) başdöndürücü alanda gerçekten yansıyan bir şey yok artık. Dolaşım ağlarının viral dağılımındaki mantık ne değerin mantığıdır ne de eşdeğerliliğin mantığıdır. Artık değerler alanında devrim yok; değerler birbirine dolanıp, kendi üzerine katlanıyor. Tüm sistemlerde hem merkezden kaynaklanan bir zorlanım hem de bir dışmerkezlilik var. Bu sistemleri katıksız ve gereksiz bir yineleme içinde değil, kendi varlıklarını riske atarcasına güçlerini arttırarak ve akıl almaz bir potansiyel güç haline gelerek kendi sınırlarından ötede patlamaya, kendi mantıklarını aşmaya götüren içsel bir metastaz, hummalı bir kendini zehirleme görülüyor.
Sayfa 11 - Ayrıntı Yayınevi
Baudrillard
Yasaklar, denetimler, eşitsizlikler ve farklılıkların yavaş yavaş ortadan kaybolmalarının nedeni zihinsel evrende giderek kalıcı bir görünüme sahip olmalarıdır.
Sayfa 32 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Baudrillard
İnsanoğlu hiç kuşkusuz doğa yasalarıyla hiçbir ilişkisi olmayan özgün bir ortadan kaybolma biçimi icat eden tek canlı varlıktır. Bunun belki de bir ortadan kaybolma sanatı olduğunu söylemek gere­kiyor.
Sayfa 32 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Byung-Chul Han
Günümüz öznesi kendini sömüren bir kendilik girişimcisidir. Aynı zamanda ken­dinin gözetleyicisidir de. Kendini sömüren özne, içinde hem fail hem kurban durumunda olduğu bir çalışma kampı taşır yanında. Kendini ışıklandıran, kendini gözetleyen bir özne olarak, içinde hem mahkum hem gardiyan olduğu bir pantoptikon taşır yanın­da. Dijitalleşmiş, ağa bağlanmış özne kendinin panoptikonudur. Böylelikle gözetleme işi tek tek herkese dağıtılmış olur.
Sayfa 68 - Metis
Reklam
Byung-Chul Han
Kişi kendini olumluluğun diktasına tümüyle bırakamaz. Olum­suzluk yoksa hayat solarak "ölü varlığa" dönüşür. Hayatı canlı kılan tam da olumsuzluktur. Acı, deneyimin varlığı için gerekli­ dir. Sadece olumlu duygulardan ve akış deneyimlerinden oluşan bir hayat insan hayatı değildir. İnsan ruhu derindeki gerilimini tam da olumsuzluğa borçludur: "Ruhun talihsizlik karşısında duyduğu ve gücünü geliştiren gerilim ... talihsizliğe katlanmak, talihsizlik karşısında sebat etmek, onu yorumlamak ve ondan bir şeyler çıkarmakta gösterdiği yaratıcılık ve cesaret, ayrıca ruha derinlik, sır, maske, tin, büyüklük olarak sunulmuş olan her şey - bütün bunlar eziyetle, büyük eziyetin terbiyesiyle sunulmamış mıdır? "
Sayfa 38 - Metis
Byung-Chul Han
Neoliberal rejim, bütün "sınıflar"ı içine alan bir şekilde, yabancı bir gücün sömürüsünü kendini sömürmeye dönüştürür. Bu sınıf­sız öz-sömürü Marx'a tamamen yabancıdır. Sömürenlerle sömü­rülenler arasındaki farka dayanan toplumsal devrimi imkansız kılan da budur. Kendini sömüren performans öznesinin yalnızlaşmasının sonucu olarak, ortak eyleme girişebilecek siyasi bir Biz oluşamaz. Neoliberal performans toplumunda başarısız olan kişi, toplumu ya da sistemi sorgulamak yerine başarısızlığından kendini sorum­lu tutar ve utanç duyar. Neoliberal rejimin kendine has zekası bu­rada kendini gösterir. Sisteme karşı direnişe izin vermez. Buna karşılık yabancı bir gücün sömürüsünün söz konusu olduğu rejimlerde sömürülenlerin dayanışma içine girerek birlikte sömü­rücülere karşı ayaklanmaları mümkündür. Marx'ın "proletarya diktatörlüğü" fikri de zaten bu mantığa dayanır. Ama bu, baskıcı iktidar ilişkilerini varsayar. Neoliberal öz-sömürü rejimindeyse insan öfkesini daha ziyade kendine yöneltir. İnsanın kendine yö­nelttiği bu saldırganlık sömürüleni devrimci değil depresif yapar. Bugün kendi ihtiyaçlarımız için değil sermaye için çalışıyoruz. Sermaye, bizim yanlış bir şekilde kendi ihtiyaçlarımız olarak al­gıladığımız, kendi ihtiyaçlarını üretiyor. Yeni bir aşkınlığı, yeni bir özneleşme/tabiyet biçimini temsil ediyor. Bir kez daha haya­tın, dış bir amaca tabi olmaksızın kendisine ilişkin olduğu içkin­lik düzeyinden dışarı atılıyoruz.
Sayfa 16 - Metis
Bataille
Savaş, bireyin gelişimini, savaşçının gururlu bireyselliği içinde birey-şeyin ötesinde belirler. Gururlu birey, bireysel­liğin bir yadsınması yoluyla, tanrısal düzeni, (şeylerin dü­zenini temel bir biçimde dile getiren) bireyin kategorisinin içine sokar. Gururlu birey, sürenin yadsınmasını sürekli ha­le getirme konusunda çelişkili bir istence sahiptir. Böylece gücü bir açıdan yalan söyleme gücüdür. Savaş gözüpek bir ilerlemeyi temsil eder ama bu ilerleme düşük niteliklidir. Bi­reyin çok fazla değer verdiği şeye kayıtsız olması ve hiçbir şey olarak değerlendirilmekten gurur duyması için güç ka­dar saflık -veya aptallık- gerekmektedir.
Sayfa 46 - Göçebe Yayinlari
Bataille
Gerçekçi düzen bu yaşamı yoketmek -nötralize et­mek- ve onun yerine çalışma toplumunun içinde birey olan şeyi koymak zorundadır. Ama bu düzen, yaşamın ölümün içinde yokolmasının, bir şey olmayan yaşamın görünmez parıltısını ortaya çıkarmasını önlemekten başka bir şey yapamaz. Ölümün gücü, bu gerçekçi dünyanın yaşamdan yal­nızca nötr bir görüntü alması ve içtenliğin burada köredici yakıp küledeciliğini ancak kendisi olmadığı anda ortaya çı­kardığı anlamına gelir. Hiç kimse ölümün varolduğu zaman onu bilmiyor, o halde ölüm gerçek şeylerin yararına gözar­dı edilmiştir. Ölüm diğer şeyler gibi gerçek bir şeydi. Ama ölüm birdenbire gerçek toplumun yalan söylediğini gösteri­yor. O halde gözönüne alan şeyin, faydalı üyenin kaybı de­ğildir. Gerçek toplumun kaybettiği şey, bir üye değil kendi gerçeğidir. Tam olarak bana ulaşma gücünü kaybeden ve özden bir şey olarak ele aldığım bu içten yaşamı tam olarak duyarlılığıma veren şey yokluktur. Ölüm yaşamı doluluğu içinde ortaya çıkarır ve gerçek düzeni yıkar. Bu gerçek dü­zenin artık olmayan şeyin süresinin gereksinimi olmasının artık çok az önemi vardır. Bir unsur kendi gerekirliliğinden kaçındığı an, yanıltılan ve acı çeken bir bireylik yoktur. Bu bireylik, gerçek düzende, bir defada tamamen yokolmuştur. O artık sözkonusu değildir ve ölümün gözyaşlarının içinde getirdiği şey, içten düzenin faydasız tüketimidir.
Sayfa 37 - Göçebe Yayinlari
Caraco
Daha ne kadar aldatabiliriz kendimizi? Bütün mühletler doldu, insan sayısı fırtınaların patlayacağı bir deniz gibi şişiyor, tükenmiş toprakta çabalarımız tükeniyor, her yer susuz kalacak, hava şimdiden seyrekleşti, besinlere artık daha az güveniyoruz, ökümen'i artıklar dolduruyor, her şeyi zehirliyorlar. Hakikat saati aynı zamanda can çekişme saati mi olacak? Ölümümüzün karşısına ne çıkartacağız? Devlet şeflerimizin buyruklarını mı yoksa tinselcilerimizin vaazlarını mı? Bu parazitler ve bu kargaşa tezgahçı­ları bizim ne işimize yarıyorlar? Birileri bizi çürümeye götürüyor, ötekiler bizi yüreklendirerek onları kutsuyorlar ve bizi kutsayarak da onları yüreklendiriyorlar; düzenli adımlarla kaosa doğru gidiyoruz, kalbimiz umut dolu, yan gelip yatılan hayal ülkesinin peşindeyiz, bilim bizim otuz milyar çocuğumu­zu ve torunumuzu ödüllendirecek, yüz ulus tek bir halk olacak ve üç ırk tek olacak. imkansızın geleceğini umut ederek, gerçekliğimizi küçümseyerek daha ne kadar kandırabiliriz kendimizi? Çünkü insan, ne olursa olsun, aşılmış olmayacaktır.
Sayfa 110 - Versus Yayın
Reklam
Caraco
Hiçbir tinsellik biyolojiye ve ekolojiye baskın çı­kamaz, tüm tinsel şahsiyetler aşıldı, büyücülerle rahipler arasında hiç fark yok, birilerine gidip danış­mamız da ötekilerine saygı göstermemiz de bizi aşa­ğılık kılar. Doğanın yasaları cin kovmalarla olduğu kadar vaazlarla da alay eder; büyücüleri tanımayı daha iyi öğrendiğimiz günümüzde, onları engelleyerek suç işliyoruz, hele ki rahiplere olan sevgiden dolayı yapıyorsak bunu suçumuz iki kat artıyor. Tanrılara kurban vermeyi ve rahipleri onurlandırmayı reddetmek aslında kimseyi öldürmez, ama ekoloji konusunda cahil olmak ve biyolojiyi horgörmek, tüm insan türü için en trajik geleceği hazırlamaktadır. Bizim dinlerimiz vebadır ve onları destekleyen iktidarlar, zehirleyici fesat çeteleridir, bizim tinselliğimiz zihinsel yetilerin mastürbasyonundan başka bir şey değildir, artık bütün güç ve kaynaklarımıza ihtiyacı­mız var, dünyayı yeniden düşünmek istiyorsak, hayatın ve ölümün tek hakiminin insan olduğu bir dünya düşünmek istiyorsak başka çaremiz yok; tek hakimi, diyorum, beni iyi dinleyin, çünkü metafizik aldatmaca son soluğunu verdi artık, kendi güçsüzlüğümüzün ardına sığınamayız.
Sayfa 109 - Versus Yayınları
Cioran
Ölümlülerle düşüp kalkmak, aklı başında biri için işkence, sonu gelmeyen bir kanamadır. İnsanlar arasında gözleriniz açık yaşadıktan sonra başka yaralar için kan biriktirmiş­seniz, bu demektir ki hepimizin felaketi konusunda hiçbir şey anlamamışsınız.
Sayfa 69 - Jaguar Kitap
Cioran
Dünya bir bahaneden başka bir şey değil. Bir şey dü­şünmeye ihtiyacımız var ve dünyayı bir düşünce konusu olarak tercih ettik biz. Düşünce, dünyayı yok etme firsatını her zaman ele geçirir.
Sayfa 70 - Jaguar Kitap
Cioran
Yaşama katılmama, değişmezlikten keyif alma durumunu doğurur. Dünyayı kesin biçimler, mutlak çizgiler, ölü konturlar içinde görmeye başlarız. Geleceği besleyen keyfi duymadı­ğınızda her şey simetriler içinde son bulur. Birçok delilik tipinde “geometrizm” adı verilen şey her türlü depresyonla birlikte görülen hareketsizlik eğiliminin abartılmasından başka bir şey olamaz. Biçimlere düşkünlük gizli bir ölüm eğilimini açığa vurur. Depresyonunuz ne kadar ağır olursa nesneler de o kadar donmuştur ve buzlaşmayı beklerler.
Sayfa 67 - Jaguar Kitap
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.