İşte o anda anladım ki, bir ananın mutluluğu, milletin mutluluğundan doğuyor, aynı kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor. Kaderi de onun kaderiyle bir oluyor.
Daha sonraları, zamanın getirdiği bilgelikle, beynine kanı hücum ettiren, topukları poposunu döve döve koşturan şeyin utanç olduğunu anlayacaktı: Başka birinin utanmazlığı karşısında her zaman duyduğu utanç.
Ne mutlu bize ki, suçu yüklenmek zorunda kalanlar biz olmadık da, daha çok, başkalarının zaten kararttığı bir dünyada neredeyse masumca bir susuş içinde bir koşu ölüme yollanmamıza izin verildi.