Platon tarafından Sokrates'in ölümünden sonra yazıya aktarılan; Sokrates'in tarihi savunması, evrensel ve her daim güncelliğini koruyan bir metin.
Hiçbir zaman bitmeyen güç çekişmelerine güzel bir örnek.
Sokrates, deneyimleri sonucunda, işlerini en iyi yapan zanaatkârların, sanatçıların ve en bilge görünen insanların bile, kibirlerine yenik düşerek, bilgeliklerini gölgede bıraktıkları sonucuna varır ve gidilmesi gereken tek doğru yolun, gerçek bilgi ve erdem olduğunu işaret eder.
Sokrates, yeni yeni tanrılar icat etmekle, var olan tanrılara inanmamakla ve gençleri yozlaştırmakla itham edilir.
Oysa onun derdi sadece öğrenmek ve öğretmekti.
Ben, ben, ben demekten öteye geçemeyen; egosundan burnunun ucunu göremeyen, iftiralarla kendisine cephe alan, kendisini itibarsızlaştırmaya çalışan ve site halkını galeyana getirenlere inat, bildiğinden saşmaz Sokrates. Herkes kendine yakışanı yapar diyerek devam eder yoluna.
Elbette çok düşman kazanır o kadar ki, hakkındaki asılsız ithamlar artarak devam eder.
Çünkü "hiçbir başarı cezasız kalmaz."
Peki tüm bunlar umrunda mıydı Sokrates'in, elbette değildi; O gerçek bilgeliğin peşindeydi ve bunu öğretmeye devam etti yaşadığı müddetçe.
Orada olsaydım Sokrates'e şöyle söylerdim: Savunma yapmana gerek yok Sokrates çünkü seni zaten yargılamadan infaz edecekler, senin hakkındaki asılsız iftiralara sorgulamadan inanan insanlar onlar. O da muhtemelen beni dinlemez savunmasını yapar, bildiklerini öğretmeye devam ederdi.
İşte bu yüzden birileri yalnızca birileriyken, o Sokrates! :)
Kitap hakkındaki daha detaylı yorumumu dinlemek isterseniz: youtu.be/MgRgm4A4fl4
Yalnızca ama yalnızca hikaye anlatan, içinde altını çizecek tek bir cümle bile bulunmayan kitaplardan pek hoşlanamıyorum. Birçok polisiye kitabın da bize sunduğu şey, genelde bulmaca çözmekten ibaret. Fakat okumak gibi güçlü odaklanma becerisi gerektiren bir eylemin, yalnızca aksiyonlardan ibaret düşsel görüntüleri imgeleştirmesini pek doğru
Ben komünist değilim, Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım.
Azerbaycan’ın eski ikinci Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey’in, bir İngiliz gazeteci ile gerçekleştirdiği röportaj sırasında, ‘Bozkurt neden Türklerin simgesi’ şeklindeki soruya, bütün Türk dünyasının takdirini toplayan bir cevap veriyor:
Konuşma sırasında İngiliz televizyoncunun dikkatini duvardaki Hilâl ve Bozkurt çeker.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey’e bunun ne olduğunu sorar:
”O Bozkurt’tur.” der Elçibey ve ekler.
”O gördüğünüz Türk Milleti’nin sembolüdür, totemidir.”
İngiliz televizyoncu biraz düşündükten sonra özür dileyerek tekrar sorar;
”Ne için kendinize vahşi ve yırtıcı bir hayvanı sembol olarak seçtiniz?
Elçibey’in cevabı:
”İngilizler’in sembolü olan aslan, hayvanların kralıdır değil mi?
Ancak bu kral dediğiniz hayvana sirklerde 3 kg sosis verip yanan halkaların içinden sağa sola zıplatırsınız.
Vahşi ve yırtıcı dediğiniz Bozkurt’a bunu yaptıramazsınız.
O, özgürlüğünü ve onurunu hiçbir şeye değişmez.
Bozkurt’u zincire vurup kafese atsanız bile ya üzüntüden ölür ya da zincir ve kafesi parçalayıp gider.
Onu yok edebilirsiniz.
Onu öldürebilirsiniz ama sindirip esir edemezsiniz.
Bozkurt'u kendinize tâbi kılamazsınız.
İşte bu nedenle Türkler kendilerine mücadele sembolü olarak Bozkurt’u seçmiştir.”
🐺🇹🇷👏🏻
Kaynak: yazar
YASAKLI KİTAPLAR LİSTESİ
Farklı ülkelerde çeşitli zamanlarda iktidarda bulunanlar tarafından siyasi, toplumsal, dinî veya ahlaki motivasyonlarla süresiz olarak ya da belirli bir süre için satışına, dağıtımına veya erişimine engel olunmuş, basılıp dağıtılmış olanlarının da toplatılmış olduğu kitaplar dünya üzerinde hep olmuştur. Birçok durumda
"Hayatın değerini fark edebilmek için, gerçekten ölümü hissetmiş olmak gerekir."
Yeni yayınlanan öykümü okumak için=> medyacuvali.com/yazilar/berke-b...
Uzun sayılabilecek bir incelemenin ilk satırındayım... Ahmet Erhan için inceleme yazmak benim için fazlasıyla zor. Ne yazsam eksik kalacak, biliyorum. “Yazsam olmuyor, yazmasam olmaz” yani. Darılmaca gücenmece olmasın diye belirtmek istiyorum. Yazacaklarım daha çok benim Ahmet Erhan’la olan hikayemdir. Dileyen okumayı burada bırakabilir.
“Her