Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bruno hala Shmuel'in elini sımsıkı tutuyordu ve dünyadaki hiçbir şey Bruno'yu onun elini bırakmaya razı edemezdi.
Sayfa 202Kitabı okudu
İnsanlık ölüme, ıstıraba ve cehalete çare bulmayı başaramayınca çözümü mutlu olabilmek için bunları asla düşünmemekte buldu.
Reklam
Bilim tarihi akla duyulan inanç ve gerçek düşüncesiyle doludur. Copernicus, Kepler, Galileo ve Nevvton'un akla karşı sarsılmaz inançları vardı. Bu nedenle Bruno kazıkta yakılmış, Spinoza ise afaroz edilmişti. Mantıklı düşünce kavramından bir kuramın oluşturulmasına doğru atılan her adımda inanca gerek vardır: Mantıklı bir düşünceye, doğru olabilecek bir varsayıma, en azından geçerliği konusunda herkesin fikir birliğine vardığı kurama inanç. Bu inancın kökleri kişinin deneyimlerinde, düşünce, gözlem ve yargı gücüne olan güvenmede yatmaktadır. Buna karşın mantıklı olmayan inanç, bir otorite ya da çoğunluk onayladığı için kabul edilir. Otoritenin ya da çoğunluğunun fikrini gözüne almadan kişinin üretken düşünce ve gözleminden doğan özgür yargılarında temellenen inanç ise mantıksal inançtır.
Herhangi bir sıfat ya da belirleyici sözcük eklemeden sadece 'Kitap' diyorum ona ve bu ölçülü davranışın içinde, biraz çaresizlik, deneyüstü olanın sınırsızlığı karşısında duyulan sessiz bir teslimiyet de var; çünkü hiçbir sözcük, hiçbir dokundurma, havsalamızın almayacağı, bizi korkuyla ürperten, adı konulamasa da önceden sezinlenen bir şeyi yeterince ifade edemez. O mükemmel şeyle yüz yüze gelindiğinde, bir sürü sıfatın ya da sayısız niteliğin ne gibi bir yararı olabilir ki?
Biçimin, anlatımın, yalandan yapmanın gücünü, umarsız bir kütleye zorla benimsetilen, o kütleyi kendi acımasız, zorba ruhunu yönetircesine yöneten keyfî acımasızlığı anlıyor musunuz?
Yan yana dizilmiş kitap rafları boyunca dolaşacak, dergileri, resimleri gözden geçirecek, yüzleri lekeli, güzellikleri kusurlu genç kadınlarla mahrem, uzun konuşmalar yapacağız, ama onlar bizim ne istediğimizi anlamayacaklar.
Reklam
Bütün telaşımız, heyecanımız gereksiz bir çabanın, yararsız bir kovalamanın içinde tükenip gidinceye kadar biz hep birtakım yanlış anlamaların ortasında bulacağız kendimizi.
Ahşabın üzerinde kahverengi-kızıl renkli, çeşit çeşit pati izleri vardı. En büyükleri muhtemelen Bruno'ya aitti ama onların dışında , salonun zemini küçük küçük izlerle doluydu.Pencerenin pervazındaki kahverengi lekeler, Bruno'nun postacıya bakmak için patilerini oraya dayadığını gösteriyordu. Fakat Luis Munzin'in 911'i aramasının nedeni içeride bir köpek görmüş olması değil , daha çok ,köpeğin ağzından sarkan şeydi. Bir insan parmağı
Sayfa 33
Babamı alkışlarla toprağa verdik. Üzerine toprak atarken O'nunla gurur duyuyordum. Çünkü benim babam, Giordano Bruno'ların, Hallacı Mansur'ların, Sokrates'lerin, Galile'lerin, Voltaire'lerin yanına gidiyordu. O, insan ve aydın olma sorumluluğunu yerine getirmişti...
“Yükünü tutmuş bir tüccar olan Bruno Crespi'nin aslan ağızlı gişeleri olan tiyatroda oynattığı canlı resimler ise, Macondoluları çok öfkelendiriyordu. Çünkü bir filmde ölüp gömülen ve ardından seyircilerin gözyaşı döktüğü biri, bir sonraki filmde yeniden canlanıyor ve bu kez Arap kılığında ortaya çıkıyordu. Oyuncuların başlarına gelen felaketleri
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.