hiç ölmeyecek gibi bu dünya için, yarın ölecek gibi ahiret için...
Bu madde âleminin hapishanesine atılan insanın, esaret ve hapis hayatına alışması ve buradan çıkmanın, kurtulmanın yollarını aramaması, bulunduğu bu hayâl âlemini gerçek bir âlem sanarak gönlünü buraya bağlaması, nereden geldiğini unutması ne acıdır.
"Insanlar aslında mezarlıklardan ya da ölülerden korkmuyorlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşadıkları bu dünyada, ölumlü oldukları gerçeği yüzlerine vurulduğu için tedirgin oluyorlar Kendilerinin de toprak olacakları günleri düşünmek zorunda kaldıkları için ödleri kopuyor. Aslında kaçınılmaz sonu gör dükleri için mezarlıklara olan tüm bu önyargı. Eninde sonun da sadece bir avuç toprak olacağını hep hatırlasan ne kötülük edersin ne de dünya malına kapılıp gidersin. Bu dünyaya ait her şey bir anda önemsizleşir. Zaten tek önemli olan ölümsüz rubr tur, burada toprağa karışmış bedenler değildir. Ne demiş Şeyh Galip: 'Vücut ruhun bineğidir."