Etrafımdaki her şey hapishane; hapishaneyi hem insan hem de parmaklık ya da sürgü olarak görüyorum. Bu duvar taştan bir hapishane, bu kapı tahtadan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleriyle gözetliyor.
Ah zavallı! Halim ne olacak? Bana ne yapacaklar?
"Ömrü boyunca, 'Ne olacak benim bu halim?' diye sormamış birinin, sanki kendisi sahil-i selamete çıkmış da, azgın ve boğucu dalgalar arasında bir tek onlar kalmış gibi, ' Ne olacak bu gençlerin hali?' diye yakınması bana samimi gelmiyor."
Önceleri her şey basitti, okuma kitabındaki harfler kadar basit. Ama artık hiçbir şey basit değil, kitaptaki o harfler bile. Her şey zamanla pek çok anlam kazandı, pek çok çehreye büründü.Halim ne olacak, bildiğim yok, artık böyle şeyleri düşünecek durumda değilim.”
“Düşünmen de gereksiz,” dedi Narziss. “Tuttuğun yolun seni nereye çıkaracağını zaman gösterecek. İlk ağızda seni alıp annene geri götürdü bu yol, ilerde seni ona daha da yaklaştıracak.
Yaşadığım yirmi iki yılın hepsi tek tek yalan! Yazar olmaya geldik buraya, burada da milletin maskarası olacağız. Para lazım bana. Güzel hikayeler yazabilmek için para lazım.
Az da olsa düzenli bir para. Sıcak bir oda. Başka iş yapamam ben artık, başka maskaralık yapamam. Gidecek başka yerim yok. Özlediğim hiçbir yer yok. Çocukluğumu özlemiyorum.
Doğduğum kenti özlemiyorum. Ben nereyi özleyeceğim be Karabüklü?”
“Hiçbir şeyi özlemiyor musun?”
“ilk öpüştüğüm kızı özlüyorum bazen. Ama sorun o değil ki. Geçmişle arama bir duvar örüldü sanki. ‘Özlesem ne olacak,’ diyorum. Yine de insan özlemek istiyor. Derinden özlemek istiyor geçmişi ama nefret de ediyor o günlerden. Sorun şimdi, sorun şu an. İnsanın şimdisi boktan olunca geçmişi ne yapsın. Geçmişe özlem duymak için hali vakti yerinde olmalı insanın ya da en azından bir zamanlar hali vakti yerinde olmuş olmalı. Benim hiçbir zaman halim vaktim yerinde olmadı ki. Hayatta hiçbir bok olamamışken kendi canıma da kıyamam. Bunun da manası yok. Ya yazar olacağım ya katil. Bu Ankara’da başka yol yok benim için. Var mı, söyle Karabüklü?”