Bazı şeyleri unutamıyor işte insan. Ne boğazında düğümlenen sözcükleri ne vedalaşamadan ayrıldığın insanları, ne de şimdi ki aklım olsaydı dediğin geçmişini ve ne de düşündükçe ben bunu nasıl yapmışım dediğin içini kavuran pişmanlıkları.
Hayat bazen doğru kararlar için anlık fırsatlar sunuyor, bazen de atamadığın her adım daha için sonu gelmez pişmanlıklar. Ve şu zaman da ne kadar iyi sürerse bi iyilik hali, ben de bir o kadar iyiyim işte.
Dallardaki meyveyi, yollardaki bir kaç papatyayı görmese gözüm, inan haberim bile olmaz yazdan ve bahardan.
Yalan değil çoğu zaman keyif alamıyorum bu hayattan. Bir kaç defa kaçıp gitmek de istemedim değil. Ama yeni başlangıçları ve o bilindik sonları kaldırmaz artık diye yüreğim, vazgeçtim. Bazı şeyler için fazlasıyla yorgun ve üşengecim. Ama gözlerim ne zaman huzur çekse ve bir bardak çayı içim, atıyorum kendimi yalnızlıklar diyarına.
Katlanılması zor boş muhabbetlerden, samimiyetini yitirmiş yüzlerden daha iyi geliyor bana, bu suskunluk, bu yalnızlık.
İçimde tarifsiz bir ağırlık var. İster adına tükenmişlik de, ister karamsarlık. İster yorgunluk de, ister huzursuzluk.
Bu aralar böyleyim işte...