Gözlerim kapıda, kulağım seste
Bir gelebilsen ahh, bir gelebilsen
Bu nasıl bir sevda? Bu nasıl bir aşk?
Bir bilebilsen ahh, bir bilebilsen
Hasretin bölerken uykularımı
Çaresiz gizledim, duygularımı
Seni kaybetmenin, korkularını
Bir yenebilsem ahh, bir yenebilsem
...
🎶🌀💙
"Sevda nasıl bir şey?" diye düşünüyordu Emre. "Belki de inlemek, kısacık bir insanın baska bir insanın yüz ifadesine meftun olmasıdır. Herhangi bir ifade ama kişiliğinin her türlü halini özetleyen, usta ressamların elinden çıkan bir portre gibi onu yansıtan bir ifade. Bazen safiyet, bazen hasret, bazen ciddiyet, bazen şaka, bazen zekâ, bazen şehvet... Her insanın bin bir türlü hali var, sevdalanmış birinin gözünde bu değişik haller, bütün kişiliği özetleyen tek bir ifadeye dönüşür. Uzaktayken, ayrıyken onu düşündüğünde gözünün önüne gelen tek ifade budur."
Beni yerenlerin haklarını nasıl inkâr edeyim. İnsanların mayasında vardır bu gariplik; övmeye üşenir, yermekten haz duyarlar. Adam çekiştirmek o kadar tatlı bir şeydir ki... Hele bizimki gibi sosyal eğlencelerin kıt olduğu bir memekette bu, en zevkli meşgalenin yerini tutar.
Bu konuda asıl kınanması gereken ne oğlandır ne kız ne de tabiat... İnsanlardır, insanlar... Bu vahametleri hep onların koydukları kanunlar doğuruyor. Hürriyet kelimesi hiçbir millette alışılagelmiş uygulama olacak kadar yüksek noktaya henüz erişemedi. Birçok konuda hürriyet sözü lafta vardır, gerçekte değil. Her bir hürriyet adımımızın bir kanun engeli önünü kesiyor. Bunun pek farkında değiliz. Kanun, hukuk başkasına saldırı sırasında varlığını göstermeli ve egemen olmalıdır. İki gönül birbirini çekmiş, arada kanunun ne işi var? Ezeli kanuna, insanların kanunu nasıl galip gelebilir?Böyle aşk ve sevgi konularında kanun araya girmeye uğraşıyor da o şiddetli, o sayısız ceza maddelerine rağmen kesin bir etkisi görülüyor mu? Gece, gündüz işitilen, görülen bunca sevda faciasının meydana gelmesini engelleyebiliyor mu?
Çünkü tabiat, insanların keyfi zorbalıklarına hizmet etmez. Kendi kanunlarına aykırı olan şeyleri reddeder ve daima onların iradelerine üstün gelir.
Sayfa 228 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Emeğinle yoğrul olmaz basarak
Menzile ermezsin dosttan kısarak
Süvari ol yeter verilir kısrak
Gönül susar mı hiç sevda kısarak
Bu kadar engeller hükmetmek için
Nankör olmak acı sonu bir hiçtir
İspiyonculardır soyu da piçtir
Merhabalar
"Sevmek sevdiğine istemediği halde istemediği şeyleri yaptırmak mıydı?
Yoksa beklemek miydi?
Sahi neydi sevmek?
Anlık hazlar mıydı, bir çift ışıltılı gözde duyduğun güven miydi?
Aşk mıydı, sevda mıydı, saygı mıydı?"
Hikayemizde birbirinden çok farklı karakterde Pınar, Fatih, Aras üçlüsünün arasında geçen aşk üçgeninin yanı
"Beni yerenlerin haklarını nasıl inkâr edeyim. İnsanların mayasında vardır bu gariplik; övmeye üşenir, yermekten haz duyarlar. Adam çekiştirmek o kadar tatlı bir şeydir ki... Hele bizimki gibi sosyal eğlencelerin kıt olduğu bir memlekette bu, en zevkli meşgalenin yerini tutar."
Sevda dergahında divane oldum
Susarak ismini anar yüreğim
Kalbinin oduna pervane oldum
Bir gün dursa bile yanar yüreğim
Bir gaflet anında girdin özüne
Sırların sırrıydı, erdin özüne
Dert senden gelirse, derdin özüne
Gülerek kendini banar yüreğim
Bu nasıl yanmaktır, bu nasıl çile
Aşkınla çevirdim deryayı küle
Yanında sen yoksan ateşte bile
Buz tutar, kar olur, donar yüreğim
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu
Aşk kurşun eder göğsümde ateşini,
Patlarsa kaybederim kendimi.
Tüm gün güzele odaklanmış,
Yara bere içinde,
Her yere baharlar, nevruzlar damlamış.
Benden çok iyi Mecnun olur,
Benim üstüme olmaz sevda.
Çocukluğumda izleyip çok etkilendiğim film uyarlamasının ardından okuyabilmek de ayrı bir keyif verdi bu acı aşk hikâyesini... Aynı duyguları yeniden yaşadım, boğazımda aynı burukluğu yeniden hissettim. Yazar bu eserini eşi tarafından yazması kısıtlandığı bir dönemde yazmaya başlamış. Ilk kitabı
Münevver ise 16 yaşındayken arkadaşının hayatından ilham alarak yazmış. Bu kitabın devamı niteliğinde
Nedret ise en sevdiği eseriymiş. Annesi Fikret'in hikâyesi Nedret'e nasıl yansımış merak ediyor ve bir an önce okumayı planlıyorum.
Izlemek de isterseniz filmin bağlantısı burada;
youtu.be/3DurpTyLusw?si=...