O Zaman Niçin İzmiri Almak İstemiş Ki
Büyük Taarruz emri verilmiş, ordularımız Akdeniz'e seller gibi akmaktadır. Yunan Ordusu panik halinde İzmir'i terk eder ve yerini şanlı ordumuzun ilk birliklerine bırakır. Mustafa Kemal Paşa'da maiyetiyle birlikte İzmir'e gelmektedir, ancak yol üzerindeki kasaba ve köylerden geçerken sık sık önü kesilmekte ahali tarafından müthiş bir sevgiyle kucaklanmaktadır. Nihayet İzmir'i tepeden gören bir yere gelirler, Mustafa Kemal Paşa orada küçük bir kır meyhanesi görür; “Beyler İzmir'e inmeden şurada birkaç duble içelim hem de dinleniriz” der. Meyhaneye girerler, fakat meyhaneci Paşayı görünce mutfağa kaçar çünkü kendisi Rum vatandaşıdır. Mustafa Kemal meyhanenin uç tarafına oturur, buradan bütün İzmir panoramik bir şekilde görülmekte ve olağanüstü bir manzaraya sahiptir. Paşa hiç konuşmadan sigarasını yakar, rakısından bir yudum alır, o muhteşem gözlerini İzmir'den ayıramaz. Bir müddet sonra yaverine; “Meyhaneciyi çağrınız” der. Zavallı meyhaneci mutfakta korkudan titremektedir, Yaver merak edilecek bir şey olmadığını söyleyerek güç bela Mustafa Kemal'in huzuruna getirir. Meyhaneci titrek bir sesle; “Emredin Paşam” der. Paşa sorar; “Kosti buraya gelip rakı içti mi?” (Yunan Kralı Konstantin'e Atatürk her zaman Kosti demiştir) Meyhaneci bu soruya şaşırmış ve “Hayır Paşam buraya hiç gelmedi.” Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa; “Hayret! Bu şehir üç yıldır işgal altında ve buraya gelip rakı içmemiş, O zaman niçin İzmir'i almak istemiş ki!” diyerek o zamanın ağır şartlarında dahi bu muhteşem şakayla, savaş yorgunu yüzleri güldürmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
+668
Partizan metal çiçeklerle bezenmiş gökyüzü bir yağmur az gelir yüzümüzdeki kire I.
Reklam
Tek kişilik miydi bu şehir Sen gidince bomboş kaldı
Çözüm itlaf.
Bu şehir, kuduz olmuş bir köpek. Benimse yapabileceğim tek şey ağzından çıkan köpükleri temizlemek.
Gecenin karanlık kucağına bırakma beni! Taş duvar her yer, Bütün şehir yalın ayak, Kimsesiz güvercinler, Gitme! Kanatsız yaralı bir kuşum yokluğunda, Nereye çarpsam yüzün, Nereye dönsem sevda yüklü bu hüzün Gitme!.. Sarı çocuklarını döker koynundan ağaçlar… mevsimler küser, yıldızlar üşür…gitme… Yalnız bir ardıç gölgesi olur yaralı kalbim güneşler söner, gölgeler büyür.. zarif bir hüzün çöreklenir şehrin üstüne.. gitme, yüzümden sarkar külleri şehrin.. bir yangın yeri olur maraşta hüznüm.. #yedigüzeladam
"Di gel,di gel,dadaş gel!..."
Yemen, Anadolu'nun çektiği acıların bir parçası, hattâ en küçüğüdür. Daha acıklısı var: Verimsiz bir toprağın getirdiklerine beş on kuruş eklemek için memleketinden ayrılıp İstanbul sokaklarında kaybolan zavallılara arkada kalanların hasreti..., "Di gel,di gel,dadaş gel!..." diye atılan çığlıklar, bu toprağın üstünde yaşayanların asıl romanlarını, şartların, zaruretlerin gerçek yüzünü verirler.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.