Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonu gelmeyen an, ulaşılmayan an yoktur. Büyük bir tutku ile beklenilirse, zaman geçtikçe beklenilen günün yaklaştığı sanılır. Bir yıl mı geçti? Daha iyi denilir, hazırlanacak zamana ihtiyacı vardı. İki yıl mı geçti? Gelmesi yakın....
...Direniş'in büyük portrelerinden değildim, olsa olsa bir vesikalık resim sayılırdım...
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
White'ın iddiasına göre, üzenginin keşfi, Avrupa'nın toplumsal yapısının değişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Üzenginin keşfinden önce, bir at üzerinde savaşabilmesi neredeyse imkansızdı. Savaşçı, büyük kılıcını salladığında hedefe isabet ettiremeyecek olursa kendini yerde buluyordu. Üzenginin keşfinden önce, at sadece savaş meydanına gitmek için bir ulaşım aracı olarak kullanılıyordu. Üzenginin, ilk kez Doğu'da kullanıldığı ve sekizinci yüzyılın ilk yarısında Avrupa'ya getirildiği sanılıyor. Charles Martel'in komutası altındaki Frenkler, eyere yapılan bu basit eklemenin yepyeni bir savaşma biçimini mümkün kılacağını anlamışlardı. Eğer süvari, bir mızrağı yeterince sıkı tutabilirlerse, atın momentumu süvarininkine eklenecektir ve mızrak, o zamanlarda yararlanılan savunma yöntemlerinin hiçbiri tarafından durdurulamayacaktır. Askeri teknolojideki atılımların çoğu gibi bu başarı da, ortalığın kızışmasına yol açtı. Frenklerin düşmanları da, attan bu şekilde faydalanmaya başladılar. Bu durum, Frenkleri avantajlarını korumaya yöneltti. Böylece, daha çok at kullanmaya ve avantajlarını koruma amacıyla hem süvari hem de at için zırh yapmaya başladılar. Düşmanlar da benzer değişiklikler yaptı. Ve çok geçmeden bu işe büyük miktarlarda para harcanmaya başladı. Bu tür savaşların ilk zamanlarda bir savaşçıya ait donatıların maliyeti yaklaşık yirmi öküz bedelindeydi. Bu bedel, on çiftçi ailesinin kullandığı donatı bedeline eşitti. Ayrıca, şövalyenin yardımcısı için donatıya ve savaşta ölen atların yerini alacak yedek atlara ihtiyaç duyuluyordu.
Bazı çağlarda uygar insanlar kabile halkının topraklarını mülklerine katmak amacıyla onları avladılar, tıpkı Avrupalıların Amerika yerlilerine yaptığı gibi. Bazen uygar insanlar kabile insanlarını köleleştirmeye çalıştı, tıpkı Mısırlıların antik İbrani kabilelerine yaptığı gibi ya da Batılıların Afrikalıları plantasyonlarda çalıştırmak üzere köleleştirmesi gibi. Bazen de şehirlerdeki insanlar kabile insanlarına karşı soykırım savaşı verdiler, tıpkı İspanyolların Aravak ve Karayip Yerlileri’ni katlettikleri ya da İngilizlerin Tazmanya aborijinlerini infaz ettiği gibi. Kabile insanı da yüzyıllar boyunca saldırganlara karşı savaş verdi, halta bazı çağlarda saldırgan haline bile geldi. Kuzey Avrupa’nın Cermen kabileleri büyük Roma İmparatorluğu’nun güçlerini en sonunda yenilgiye uğrattı ve Hunlar doğu imparatorluğunun büyük kısmını geçici olarak ele geçirdi. Bazen kabile insanları şehir insanlarını fethederek bu şehirleri kendilerinin kıldılar. Nitekim İbrani kabileleri Kenan (Filistin) diyarını ele geçirdi, Moğollar Çin’i fethetti ve Türkler hayli şehirleşmiş Bizans İmparatorluğu’nu aldı.
Sayfa 14
290 syf.
8/10 puan verdi
Nasuh Mahruki' nin 4 ay süren doğu yolculuğunu ve bu yolculuğun ikinci ayında Tibet'te bulunan, dünyanın 6. büyük dağı Cho Oyu'ya yaptığı başarılı yalnız tırmanışını da anlattığı kitabı. Yeni tecrübelere, farklı kültürlere tanıklık ettiğim keyifli bir seyahat okumasıydı. Günce şeklinde yazılmış, başlarda rotalar gidilen, kalınan yerler anlatılarak ilerliyor, yazar ve gezgin Mahruki sonlara doğru yolculuğun muhasebesini ve yaşama dair hissettiklerini içten bir dille paylaşıyor. Özellikle Sıkkım ve Tibet ile ilgili kısımları çok keyifle okudum, o bölgeleri çok merak ediyorum. Okumaya değer.
Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi
Asya Yolları, Himalayalar ve ÖtesiNasuh Mahruki · Alfa Yayıncılık · 201577 okunma
Çok okuyan Atatürk'ün cephede okuduğu kitaplar arasında aşk romanları da vardır. Örneğin Çanakkale'den bir arkadaşına yazdığı mektupta, cephede her gün kan ve ölüm görmekten "karakterinin sertleştiğini" belirtip arkadaşından "aşk romanları istemiştir. Yine Büyük Taaruzdan önce "Çalıkuşu" romanını okumuştur. 1916'da Doğu Cephesi'nde komutanken tuttuğu not defterine Tevfik Fikret'in "Rubab-ı Şikeste"sini ve Mehmet Emin'in "Türkçe Şiirlerini" okuyup karşılaştırdığını yazmıştır.
Sayfa 185
Reklam
Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan coşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün yaklaştığına o kadar inanır. Bir yıl mı geçmiş? Ne yapalım, dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten... İki yıl mı geçmiş? Gelmesinin eli kulağındadır...
Sayfa 166Kitabı okudu
Kadın diri diri gömülürken, onu oradan çıkarıp, ayaklarının altına cenneti seren dinin adıdır " İSLAM ". Necip Fazıl Kısakürek Hz. Peygamber'in getirdiği din ile kadın vakar, şeref ve sosyal statü kazanmıştır. İslam ile kadının medeni, sosyal, iktisadi ve hukuki hakları garanti altına alınmış, kadının evlat, eş ve anne olarak statüsü
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.