Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...kavanoz kapağını açmak akıl ister, kuvvet değil. Her zaman kuvvet işe yaramaz.
Reklam
●İkinci olay ertesi akşam oldu. Elektrik sorumlusu daha sıkı çalışmak için voltajı yükseltti bu kez. Sonuçta, makineye girenler haddinden fazla sıcaktan yandılar. Makinenin çıkış kapısını açtıklarında gözlerine inanamadılar. Sıska, buruş kırış ciltli, kemik torbasına dönmüş, yırtık pırtık giysili, kaim gözlüklü sayısız profesör döküldü kapıdan. Aşırı hararet görmekten olacak; Taş Devrinde bilim ve edebiyat, o dönemde konuşulan diller, sözcüklerin kökleri ve türeyiş biçimleri, bu dillerin lehçeleri ve gramer özellikleri hakkında tartışıyorlardı. Ne yoruluyor, ne acıkıyorlar, hiçbir şey dikkatlerini dağıtmıyordu. Kulaklarının dibinde top atsan, ne kale alıp başlarını çeviriyor, ne de tartışmalarını kesiyorlardı. Köftehorlar sanki hiç bu gezegenden değildiler!
●Uykusuzluk ve aşırı yorgunluk yüzünden elektrik sorumlusu uyuya kaldı ve sistemi kontrol edemedi. Bilinmeyen bir nedenle voltaj aniden yarıya kadar düştü. Sorumlu uyanıp da durumu farkedene kadar makine birkaç bin lise ve üniversite mezunu çıkarmıştı. Hararetin yeterli derecede olmaması yüzünden ne yazık ki bunlar iyi işlenmemiş, kavramamışlardı. Hepsi de hamurdu. Ders kitaplarındaki konuları su gibi ezberlemişlerdi. Bir kelime sektirmeden tüm konuları anlatıyorlardı ama yine de kafaları eşek kadar çalışmıyordu.
Neden bu zulmün, insafsızlığın önüne geçil­mez?!
“Reçel kavanozunun kapağı neden açılmıyor?” diye düşünür insan. İşin sırrı burada. -Öyleyse neden açılıyor öğretmenim? - Birçok sebebi olabilir. Birincisi, reçel çok bekleyip bozulduğu için hava yapmıştır, yani kavanozda gaz birikmiştir ve kapadın açılmasını engellemektedir. İkincisi, kapak kavanozun ağzından birkaç milimetre küçüktür. Makine basınçla kapatmıştır ama şimdi açılmaz. Bir başka nedeni, reçel kavanoza konulurken sıcaktır. Isınma sonucunda kavanozun kapağı genleşmiş ve rahatça kapanmıştır. Ama şimdi soğuyup büzüştüğü için açılmaz. Reçeli soğuttuktan sonra kavanoza koymak gerekirdi. Bu durumda kavanozun kapağını suya tutmak gerekir...
Reklam
1000Kitap Bursa 2019 Kasım Buluşması Gerçekleşti
Geçtiğimiz pazar günü 31.kez buluştuk. Bu ay
Beyel'in Yas Tutanları
Beyel'in Yas Tutanları
kitabından hareketle İran Edebiyatı, İran sineması ve İran kültürü hakkında konuştuk. Bu ayın moderatörü
EySelim
EySelim
'di. i.hizliresim.com/NL0E4k.jpg Buluşmaya Fars edebiyatı hakkında konuşarak başladık. Burada
Polisler cop yerine dev kalemler takmıştı bellerine ve toplum düzenini bozanların kafasına bu kalemlerle vuruyorlardı.
●Birleşmiş Milletler teşkilâtı cahillikle mücadeleyi ülkemize bıraktığından yetkililer geriye kalanları okur-yazar yapmak için acele ediyorlardı. Sonra dünyadaki diğer ülkelere geçeceklerdi. Uzun uzun düşündükten sonra bir yol buldular. Cahillikle mücadele kampanyası için yardıma koşacaklara büyük ödüller koydular. Yetmiş otomobil, yediyüz ton altın bu ödüllerin yanında devede kulaktı.
●Bu sırada ana makine iyi çalışıyordu. Kıyı bucak her bir yandan öbek öbek okuma yazma bilmeyen insanlar toplanıp damperli kamyonlarla getiriliyor ve makinenin deposuna boşaltılıyordu. Makinenin öbür ucundan eli yüzü düzgün, tertemiz, (el değmeden) paketlenmiş okur yazarlar çıkıyordu
Reklam
●Kasap dükkânlarına, fırınlara, bakkallara kocaman kocaman levhalar asılmıştı: “Okur yazar olmayana mal satılmaz.” ●Fotoğrafçılar okur yazar olmayanların resimlerini çekmiyor, nüfus idaresi okur yazar olmayanlara nüfus örneği vermiyordu.
283 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Peki benim yaşadığımı kim biliyor?
Muhsin Kızılkaya’nın Çağdaş Kürt Edebiyatına ait seçtiği ve Türkçeye çevirdiği 14 öyküyü bir araya getiren bir kitap bu. İlk gördüğümde isminden dolayı pek ilgimi çekmemişti; zira genel olarak diaspora edebiyatının; ki buna Yahudi, Ermeni, Rum, Türkmen, vs… edebiyatı da dahil; fazla “acı” ve “şikayet” kokan eserlerine mesafeliyim. Tarihin acılı
Sürgün, Göç ve Ölüm
Sürgün, Göç ve ÖlümMuhsin Kızılkaya · İletişim Yayınları · 20042 okunma
Antoloji Nedir? | Kitap Önerileri
Bugün Youtube kanalımda antoloji kavramından bahsettim. Antolojinin tarihi M.Ö. 2. yüzyıla kadar gitmekte, bizim edebiyatımızda ise ilk olarak 1874 yılında Ziya Paşa'nın Harabat ismindeki eserinde görülmektedir. Osmanlıca kaleme alınan üç ciltlik bu eserin günümüz baskısı bulunmamaktadır. Antolojiler bugün daha çok, şiir ve öykü dallarında
Kuşkusuz dünya tarihinin erkek egemen bir tarih olması hasebiyle kadınların eserlerini okumak ve duymak için çok fazla bir imkân olmamıştır. Kadın yazarlar kamusal alana açılarak edebiyat ve yazarlık âlemine adım atar atmaz kendi dertlerinden söz etmiş ve doğal olarak onların ilk öyküleri itiraz, mücadele ve içlerindeki eski öfkelerin dışa vurumu ile dolu olmuştur.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.