İçki meclislerinin Yıldırım Bayezid döneminde, eşi Sırp prensesi ve Çandarlı Ali Paşa tarafından saray geleneği olarak başladığını, halk tarihleri ileri sürer.
Sayfa 283Kitabı okudu
İleri gelen fakılar, Sünni İslam hukukunu bilen insanlar olarak idarede önemli rol oynamışlardır. Bize ilk Osmanlı tarihini nakleden İshak Fakih ve onun oğlu Yahşi Fakih vakıf almış bu fakılardan ikisidir. Demek ki, vakıfların kanıtladığı gibi, daha Osman Gazi zamanında İslam hukukunu bilen kişilerle devlet kuran Bey arasında sıkı ilişkiler, vakfiyeleri yazan bir çeşit bürokrat vardı. Beyliği teşkilatlandırma, sosyal hayatı düzenleme bakımından bu fakılar ve ahiler son derece önemli bir yol oynamışlardır. Din adamlarının ilk dönemlerde devletin örgütlenmesi ve beylere danışmanlık yapmış olmaları, ilk vezirlerin de onlar arasından seçilmiş olması olayını açıklar Osman'ın son zamanlarında Alaeddin Paşa vezir durumunda idi (Aspurca Hatun Vakfiyesi). Orhan ve Murad dönemlerinde Çandarlı Kara Halil (Hayreddin Paşa), ulema menşeinden vezirlerin en ünlüsüdür.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
İç siyasette eski itibarına kavuştuğu anlaşılan II. Murad'a Veziriazam Çandarlı Halil Paşa, gerçek sultan muamelesi yapıyordu. II. Mehmed taraftarları, bu tarihte Murad'ın Osmanlı başkentine girmesine müsaade etmediler; ama Manisa'ya dönen Varna'nın muzaffer komutanı burada padişah gibi yaşayıp davranmaya başlamıştı. Fütühatçı politikaların Osmanlı Devleti'ni 1444'te olduğu gibi felakete sürüklemesinden endişe eden Çandarlı Halil Paşa, devletin ayakta kalabilmesi için saldırgan politikaları bir tarafa bırakıp bir müddet savaşsız yaşamanın zaruretine inanıyordu. Ulemadan gelen Çandarlı Halil ve sert politika taraftarı paşalar arasındaki rekabet, 1444-1446 yılları arasında Osmanlı siyasetine damgasını vurdu. 1446'da bir yeniçeri isyanını gizlice tertip ederek, el altından destekleyen Çandarlı Halil Paşa, Edirne'nin altını üstüne getirterek bir ölçüde II. Mehmed'in iktidarını zayıflattı (Buçuktepe olayı). Ardından da başkentteki kargaşayı bahane ederek II. Murad'ı gizlice payitahta davet etti. Babasının geldiğinden haberdar olmayan II. Mehmed, yaşanan oldubitti karşısında tahttan çekilerek veliahtlığı kabul etiğini duyurmak mecburiyetinde kaldı (Mayıs 1446). Şehabeddin ve Zağanos paşalar Mehmed'le birlikte Manisa'ya yollandıktan sonra, "şahinler" grubu II. Murad'ın vefatına kadar Osmanlı siyaset sahnesinden çekildi.
Sayfa 124Kitabı okudu
II. Mehmed de Çandarlı Halil'in gücünü kendi lehine kullanmayı planlamıştı. Aralarındaki onca ihtilafa rağmen Çandarlı Halil Paşa'yı başvezirlikte tuttu. Fakat kendi yakın adamlarını divana sokmayı da ihmal etmedi. Böyle davranmakta ne kadar haklı olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Nitekim onun başarısız bir hükümdar olacağı kanaatini taşıyanlar sadece içerideki iktidar sahipleri değildi. Komşu beyliklerin ve devletlerin hükümdarları da onlar gibi düşünüyor ve Osmanlı iktidarına esaslı bir darbe indirmek için müsait zamanın geldiğine inanıyorlardı. Böyle kritik bir dönemde Çandarlı'nın idari tecrübesine ihtiyaç bulunmaktaydı.
Sayfa 132Kitabı okudu
Halil Paşa, İstanbul'un alınmasından sonra padişahla birlikte yeni kuşak Osmanlı ricalinin mutlak iktidarını tesis edeceğinden şüphe duymuyordu. Fakat onu asıl korkutan şey, İstanbul'un hedeflenmesi dolayısıyla Avrupa'da birleşik yeni bir Haçlı kuvvetinin oluşmasıydı. Tahta yeni oturan genç ve tecrübesiz bir hükümdarın böyle bir tehdidin altından kalkabilecek durumda olduğuna inanmıyordu. Kuşatmanın başarısızlıkla neticelenmesi, ihtiyar ve tecrübeli vezirin 1440'lı yılların başında bizzat şahitlik ettiği gibi, Osmanlı saltanatının sarsılmasına yol açabilirdi. Sadece Çandarlı Halil Paşa değil, başka kesimlerler de değişik endişelerle böyle bir harekatın sonuçlarından emin gözükmüyorlardı. Özellikle uç beylerinin bir bölümü, İstanbul'un fethedilip devlet merkezinin buraya taşınması durumunda, Edirne merkezli gaza ve akın faaliyetlerinin son bulacağını ve Osmanlı Devleti'nin dört tarafı sularla çevrili başkentinden ötürü denizciliğe kayacağı endişesi dile getiriyorlardı. Gaza/tasavvuf geleneğinden gelen kalabalık halk kitleleri arasında, İstanbul'un fethinin kıyamet alametlerinden biri olduğuna dair kuvvetli bir inanç bile vardı. Bizans söylenceleri, Ortaçağ İslam tarihçi ve coğrafyacılarının kent hakkında anlattıkları ve bazı sahih hadislerde kıyametin kopmasıyla şehrin alınması arasında kurulan bağlantıdan etkilenen birçok insan, İstanbul'u fethetmenin uğursuzluk ve yıkım getireceğine inanıyordu. Bütün bu endişeler, siyasi beklentileri olan odaklarca aleyhte bir argüman olarak kullanabilecek durumdaydı.
Sayfa 135Kitabı okudu
Fatih Varna Savaşı’na babasını çağırdı mı?
12 yaşında bir çocuğun tahta geçmesi Haçlıları cesaretlendirdi. Haçlılar barış antlaşmasını bozup, Osmanlı ülkesine doğru yürüyüşe geçtiler. Osmanlılar ile Haçlılar arasındaki Segedin Antlaşması’nın bozulmasına Kardinal Çezarini ile Bizans sebep olmuştur. Kardinal Çezarini, Macar Kralı’nı “Papanın onayı alınmadan Müslümanlar’la yapılan hiçbir antlaşmanın muteber sayılamayacağını ve onlara karşı edilen yemine bağlı kalınamayacağını” söyleyerek antlaşmayı bozmaya ikna etmişti. Haçlıların antlaşmayı bozup, Edirne’ye doğru harekete geçmeleri, Osmanlı İmparatorluğu’nu bir buhrana soktu. Tahtta 12 yaşında bir çocuğun bulunması Haçlılara cesaret verirken, Osmanlı devlet adamlarını da kara kara düşün­dürüyordu. Bu sırada II. Mehmed’in babasını, “Hükümdarsan gel ordunun başına geç, yok eğer ben hükümdarsam emrediyorum gelip ordunun başına geç” dediği anlatılır. Ancak bu bilgiye dönemin kaynaklarında rastlanılmadığı gibi, Fatih’in babasını çağırma niyetinde olmadığı, hatta tam tersine lalalarının tesiriyle savaşa kendisinin gitmek istediği dönemin tarihlerinde belirtilir. Onun bu niyetini gerçekleştirmesine Veziriazam Çandarlı Halil Paşa engel olmuş, adam gönderip II. Murad’ı çağırtarak ordunun başına geçirmiştir. II. Murad geldikten sonra dahi II. Mehmed babasının Edirne’de kalması, kendisinin ise düşmana karşı gitmesi yönünde ısrar ettiyse de, bu fikri kabul görmemiştir.
Reklam
143 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.