Cunda Adasında bir vitrinde seramik yada camdan yapılma kaplumbağ gördüm. Dükkana giremedim. Lakin aklım kaplumbağda kaldı. Ayvalık ta aradım kaplumbağı, bir türlü bulamayınca, deniz kenarında bir bardak çay içerken, google arama motoruna kamlumbağ ve Cunda yazdım. Neden yazdığımı bir kenara bırakırsak, karşıma çıkan bir metni sizle paylaşmak
OĞUZ ATAY’A MEKTUP
"Sevgili Oğuz Atay,
Belirsiz bir zamandan yazıyorum sana bu mektubu. Hangimizin şimdiki zamanı daha kıymetli diye düşünmeden. Bilirim sevmezsin geçmiş zaman güzellemelerini. O yüzden sana biraz gelecek haberleri vermek istedim. (Gelecekten haberler diyecektim utandım, falcılara bile saygı duymak lazım.)
Önce
Saat altıda Harrison Caddesi’ndeydim, yaşlı kadın yine çaydanlığının başındaydı.
...
Bana bakarken bir an için ikimiz de birbirimizin içinde kaybolduk.
Kim olduğumu merak etti; sadece bir an için.
Sonra yüzünde beliren çarpıcı bir anlayışla gülümsedi.
İnanılmayacak kadar sıcak bir gülümsemesi vardı.
“Geleceğini biliyordum, Jimmy,” dedi.
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında.
Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
9. BÖLÜM
SONSUZ SABIR
Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti.
Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Bazı kitaplar vardır, sayfaları akıp giderken elinizde bitmesin istersiniz. Zaman zaman frenlersiniz kendinizi, gidip bir çay ya da kahve alır ve bu süre boyunca hikaye ile ilgili düşünürsünüz, bazen de yazarı, nasıl yazdığını, kafasının içini, yaşam deneyimlerini...
Bu kitap onlardan biriydi benim için. Yoksa 'bu yazar' mı demeliyim?
Henüz okuduğum ilk kitabı -neyse ki çok kitabı mevcut, diye düşünerek teselli buluyor insan kitabı bitirdiğinde.
Daha kapağı açıp okumaya başladığınızda, ilk paragraflarda yazarın ifade gücünün çekimi sanki kelepçeliyor okuru kitabın sayfalarına, tutsak ediyor.
Durumdan şikayetçi olmadan, gönüllü bir tutsaklık bu...
İyi ki yazmışsın Hasan Ali Toptaş, iyi ki çok yazmışsın!
Okuyan bir kız bul.
_______________
Okuyan bir kızla çık. Parasını kıyafet yerine kitaplara yatıran bir kızla çık. Kitapları yüzünden dolabına sığamaz o. Okuyacağı kitapların listesini yapan, 12 yaşından beri kütüphane kartı olan bir kızla çık. Okuyan bir kız bul. Okuyan bir kız olduğunu çantasında her zaman okuduğu bir kitap bulunmasından
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Saçların uzundu, omuzlarına akardı
Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın
Gülerdin, içimize aylar doğardı
Görünmez dağların arkasından
Eski gülümsemeni beyhude aradım
O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya başladın
Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Bir çay içer misin yoksa kahve mi
Kibritin yok demek cıgaraya başladın
Ellerin de titriyor bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar sana ne yaptılar
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken