Karanlık ve her dem serin dehlizlerinde özenle sakladığı geçmişine, herkes biraz nadide şarap mahseni ilgisi gösterir ya, aslında bilmezler ki orası sirke kileri... aynen öyle, Sinan. Mantarı çıktığında, lezzeti burdu biraz dilimi benimkilerin de...
Şöyle diyelim gel istersen, çocukluk anılarımız örtüşmedi seninle... boku atalım geçmişe ve geleceği zorlamayalım habire.
Doyduğu heyecanları kusmak isteyen biriyle, hiç tatmadığı lezzetleri denemek isteyen biri, bir araya geldiğinde, o masanın tadı kaçıyor diyelim.
Sen kendini sevemezsen başkası seni nasıl sevsin ki? İnsanlar paspasa ayak siler, üzerinden atlayıp geçer mi? Bir çeşit kapı önü paspası yaptım kendimi. Biri de çıkıp beni caddeye atmadı ki, üzerimden arabalar geçerken tozum kalksın bünyemden.
Yazdan yaza gidilen evlerin, koltukları üzerine beyaz bezler örtülmüş ruhsuz görüntüsü gibiyim. Hani kış ortasında, sahil kasabasındaki yazlık evine gitmişsin de, sıcak yaz geceleri üzerinde sevgilinle seviştiğin koltukların, cansız bir beden gibi öylece yattığını gördüğün andaki hüzün gibi.. bakakaldım öylece kendime. Elbet mevsimim yeniden gelecek ve atacağım bu dramatik örtüleri üzerimden.
Ağaç değil onun adı; zeytin, çınar, elma, kavak... kuş değil onun adi; güvercin, serçe, karga, saka... insan değil bizim adımız; yalancı, katil, ikiyüzlü, rezil...