Hadi bana çelik mavisi bir gece getir
Hadi dostlukları tek tek koparıp getir
Alnımdan öp beni e mi, yitik sıcaklığımı getir
Gençliğimi çılgınlığımı deli günlerimi getir
Ne o sarıyıldız sen de mi ağlıyorsun
Seni ağıllardan çıkartacaklar...
Süreklerle, kargılarla, ilençle!
Kurşun kaynayacak damarlarında
Gözünün ağına, kan dökecekler...
Sana tunç ve çelik fırlatacaklar
Ve er kancıklığı, kadın hasedi!
Sevmeksizin taptıkları her şeyi
Güneş, yükselmiş olan, sudan yapılma değerli taşlar arasından kesik kesik bakış fırlatarak yeşil şiltede gizlenmeyi artık bir yana bırakmış olan güneş, yüzünü açtı, dümdüz baktı dalgalar üzerinden. Düzenli bir gümbürtüyle döküldü dalgalar. Yanş alanındaki at toynaklarının çalkantısıyla döküldüler. İncecik serpintileri, sürücülerin başları üzerinden mızrakların havalanışı gibi yükseldi. Kumsalı, elmas uçlu, çelik mavisi sularla süpürdüler. İçeri, dışarı zorlamasını sürdüren bir makinenin yeğinliği ve gücüyle geri çekildiler, sonra yine yayıldılar. Mısır tarlalarına, ormanlara vurdu güneş. Irmaklar mavileşti, kıvrım kıvrım oldu; su kıyısına inen çayırlar usulca sorguçlarını kabartan kuşların tüyleri gibi yeşillendi.
Hadi bana çelik mavisi bir gece getir ..
Hadi dostlukları tek tek koparıp getir ..
Alnımdan öp beni e mi?
Yitik sıcaklığımı getir ..
Hasan Hüseyin Korkmazgil
köpeğimin adı şeytan'dı,
(dı)lık adıyla ilgili değil,
adına bir şey olmadı.
adına benzemezdi de.
şeytanlar zalim olur,
zalimler: yalancı ve kurnaz,
ama zalimler akıllı olamaz.
köpeğim akıllıydı.