.
Zülfü Livaneli'nin romanlarını okuyanlar bilirler ki, “Konstantiniyye Oteli” adlı eseri, Konstantiniyye adlı yedi yıldızlı bir otelin açılış gecesindeki görkemli daveti anlatır.“Edebi ve Ebedi Gölgeler" başlıklı bölümde de, bugün hayatta olmayan şair ve yazarlarımıza bir saygı duruşu yer alır. İşte bu eserinde de, kendileri gitmiş
°
Mutlu son ile biten hikayelerin aşkın bitmiş hali olduğunu savunur Cemal Süreya. Kısaca kavuşmak aşkı değiştirir inancındadır. Âşık olanlar kavuşunca karı koca olur ; evlilik, sorumluluklar ile birlikte aşkı yok saymaya başlar ve ellerinde kaldıysa sevgi ile idare eder, saygıyla bir arada yaşayabilirler düşüncesini savunur. Sevgi oluşmadıysa saygı imkansızdır onun için. Saygı yoksa tahammül ve fedakarlık da mümkün olamayacağı için ona göre ortada sürdürülebilir bir ilişki kalmaz inancındadır.
°
Aşık olanlar kavuşunca karı koca olur; evlilik, sorumluluklar ile birlikte aşkı yok saymaya başlar ve ellerinde kaldıysa sevgi ile idare eder, saygıyla bir arada yaşayabilirler düşüncesini savunur.
"Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı" demişti usta şair #Cemal Süreya,
Kapatmadık kitabınızı gelecek güzel sayfaları bekliyoruz.
Saygıyla..
Kitabı yorumlaya başlamadan önce bu güzel çeviriyi yapan Cemal Süreya’yı saygıyla anmak istiyorum.
Simone de Beauvoir varoluşçuluk temalarına edebi bir uyarlama getiren filozof ve yazarlar grubunun üyesi roman ve deneme yazarı olarak tanındı. Sorbonne'da felsefe eğitimi de aldı. Kadın nedir sorusuna; 'kadın döl yatağından başka bir şey
🗣️ Kir
Cemal Süreya darphanede müdür, paranın yerinde bir ozan müdür.
Bütün yolsuzlukları saptayıp rapor eder, Ankara’ya gönderir, ÖDÜL bekler, ama ses yok.
Bir daha yazıp bir daha gönderir.
Benim adım Cemal Süreya. Kürt Cemo derler bana. Alevi ve Kürdüm. Zazayım da. Çoğusu bilmez bu yönümü. Küçüktüm ve sürgün edilmiştik. Arkadaşlarıma alay konusu oldum hep. Zaten Kürt Cemo lakabını da onlar taktı lakab olarak. Daha rahat alay ediyorlardı. Ben bu şekilde büyüdüm. Anasız, babasız. Her küçük çocuk görüşümde ağlarım ben. Yaşayamadığım çocukluğuma. Ne zaman mutlu bir aile görsem, o an çekerim fotoğrafını.
Tek fark ne biliyor musunuz? Çektiğim fotoğraf karesi her seferinde aynı. Kalemimle çekiyorum çünkü... O kılıçtan kuvvetli olan kalemimle... Hüzün var çünkü o karede... Gözyaşı var... Az önce gelirken çektiğim bir fotoğrafı sizlere sunmak isterim.
Durakta üç kişi vardı.
Adam, kadın ve çocuk...
Adamın elleri ceplerinde,
Kadın çocuğun elini tutmuş.
Adam hüzünlü,
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü.
Kadın güzel,
Güzel anılar gibi güzel.
Çocuk
Güzel anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi güzel.
İşte böyle sayın heyet. Şimdi karar sizin. Benim adım ya Kürt Cemo olur, devam ederim kaldığım yerden hayatıma; ya da koyarsınız adımı Cemal Süreya, unutamazlar beni 100 yaşıma bastığımda da.
Çünkü biliyorum ki; Hayat kısa kuşlar uçuyor... bıraktığın ,yerden. Hayat kısa. Kuşlar uçuyor üsdat.
Rahmet ve saygıyla.
Gönlümüzün Kapısı
Cemal Süreya Darphânede müdür, paranın yerinde şair müdür.
Bütün yolsuzlukları tespit edip rapor eder, Ankara’ya gönderir, mükâfat bekler, ama ses yok..!
Bir daha yazıp, bir daha gönderir.
Çok geçmeden zamanın bakanı Darphâneyi teftişe gelir. Gelir ama Cemal Süreya’nın elini bile sıkmaz.
-“Bu kapının arkasında ne var..?” diyerek bütün odaları dolaşır. Cemal Süreya’ya hiç muhatap olmaz, yardımcılarına sorar;
“Bu kapının arkasında ne var, burada ne var..?” derken, iki saat kadar dolaşır ve gider.
Giderken Cemal Süreya der ki:
“Bir kapı var ki, onu size hiç açmayacağız..”
-“Hangi kapı, ne kapısı..?” der bakan.
“Gönlümüzün kapısı..!”
Bakan gider, bir rapor hazırlar:
-“Darphâneyi gezdim, çok pis buldum.
Müdür Cemalettin Seber’i (Cemal Süreya) görevden alıyorum.”
Cemal Süreya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı düzenler ve der ki:
“Bakan haklı, gerçekten de o gün şanlı Darphâne, tarihinde ilk defa kirliydi. O da Sayın Bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi..
#SunayAkın
Ölüm yıldönümünde
(1931-9 Ocak 1990)
Cemal Süreya'yı saygıyla ve özlemle anıyoruz.. 🤲💐🖤