- İbrahim Golestan'a -
Tüm varlığım benim karanlık bir ayettir
seni, kendinde tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve yeşermenin
sonsuz seherine götürecek.
Ben bu ayette seni ah çektim, ah
İyi bir şeydir insanın uzaktan bakabilmesi hayata,
Ve anlayabilmesi hayatın kendini nasıl algıladığını,
Ayakta kalabilen, atıldıktan sonra tehlikenin kollarına,
Fırtınalarda ve rüzgârlarda yolunu bulabilmiş biridir.
1912 yılında ruhsal durumu endişe verici bir hal alan Rilke, uzun bir psikanaliz sürecine girmeyi düşündüğü bir dönemde, Prenses Maria von Thurn veTaxis'in davetlisi olarak, Trieste Körfezi'nde, uçurumlar üstüne kurulmuş olan Duino Şatosu'na gider. Adriyatik'innderin mavi bakan bu şatonun eteklerinde, kayalar üstünde gezinirken, rüzgârın uğultuları arasında esrik bir ses işitir:"Haykırsam kim duyardı sesimi melekler katından?" Aynı günün gecesinde, fırtınalı bir havada tavanarasındaki köhne bir odada ilk ağıdı yazıp çıkarır.Ardından da Gebsattel'e bir mektup yazarak tedaviye gerek kalmadığını bildirir.
Birinci Dünya Savaşı'nda ağır hasar gören şatonun anısına, eserine sonradan Duino Ağıtları adını verecek olan Rilke, eserini 1912 kışı ile 1922 Şubatı arasında, on yıllık sancılı bir dönemde tamamlar.
Bu ilginç süreç pek çok eleştirmen tarafından Rilke'nin kişisel olgunlaşma süreciyle paralel görülmüştür. Duino Ağıtları ile şair, dünya yazınının büyük ustaları arasındaki yerini almıştır. Belirgin bir teolojik ve ideolojik yapıdan uzak bir dille yazılan ağıtlar, insanın varoluşsal kaygılarını ele alır.
Kitabı en az 2 defa okuyarak anladım. Az söz ama özlü anlatım. Ben çevirisini gayet başarılı buldum çünkü bu tür dilsel kalıplaşmış cümlelerin çevirisi epey zor ve zahmetli . Ve çeviri yapılırken de orijinal halinde ki anlamını yitirmesi bir çevirmen açısından zor bir iş ama ben bu kitapta ki her bir ağıtta ki anlatılan o hissiyatları gayet iyi bir şekilde tattım.
Duino AğıtlarıRainer Maria Rilke · Notos Yayınları · 20132,489 okunma
Çeviri kitapları özellikle çocuk kitabı ise çogunlukla sevemiyorum. Çok düşük cümleler oluyor. Olayların bağlantıları havada kalıyor. Daha güzel çevrilebilirdi. Mesaj yerine ulaşmıyor diye düşünüyorum.
Orhan Veli ile ilk karşılaşmam Küllük'te olmuştu.
Karagümrük'te öğretmen olduğum yıllarda idi. Beyazıt'tan geçerken caminin duvarı dibinde oturmakta olan arkadaşları görmüş, o yöne yönelmiştim. Cahit Yamaç:
"Bilmem tanıyor musunuz" diye beni yanında oturan arkadaşına gösterdi.
"Rıfat ... Orhan Veli!" Dalıp kalmışız bir süre:
"Philips Sonpanlt'yu çok seviyorsunuz, değil mi?" diye sordu.
Şiirlerini okumuştum ama sevip sevmediğimi gerçekten bilmiyordum. Cahit Yamaç gülerek açıkladı:
"Rıfat'ın en iyi yanı, Fransızcası çeviri yapacak kadar gelişmiş değildir." Bunu bir suçlamayı önlemek için de söylemiş olabilir.
Çok geçmeden dostluğu ilerletmiştik Orhan'la. Ne kızılcık ağacı için şiir yazıyordu artık, ne sol eli, acemi eli için...
Atom bombası da tam zamanında düşmüştü. Şu rastlantıya bakın ki o gün sabahtan karşılaşmıştık Lambo'nun meyhanesinde. Geç vakitlere kadar ileriye dönük güzel şeyler düşünmüştük.
Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.
Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.
Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem sevmiyorum, hem de sevmiyorum seni.
Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.
Pablo Neruda / Matilde'ye Sone, Çeviri: Cevat Çapan.