Doğup da bir soluğun gölgesinden
Dönüşüyoruz işte bir terk edilmişliğe
Ve biziz sonsuzlukta yitip giden,
Kurbanlar gibi, adandığını bilmeden neye.
Tek şey yok bize uysun öyle dilenciler gibi;
Biz çılgınlar o kapalı kapıda.
Fısıltımızın yitip gittiği,
Sessizliği dinliyoruz körler gibi orda.
Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,
Bulutuz, rüzgarla sürüklenen,
Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen.
Doğup da bir soluğun gölgesinden
Dönüşüyoruz işte bir terk edilmişliğe
Ve biziz sonsuzlukta yitip giden,
Kurbanlar gibi, adandığını bilmeden neye.
Tek şey yok bize uysun öyle dilenciler gibi,
...
Fsıltımızın yitip gittiği,
Sessizliği dinliyoruz körler gibi orada.
Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,
Bulutuz, rüzgarlarla sürüklenen,
Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen.
Biz birbirimize temelden bağlıyız. Tanıştığımızda ikimiz de bozulmuş tohumlardık, henüz bir şey olmayı başaramamış ama çabalamaktan vazgeçmeyen. Hayatta kalmamız için birlikte büyümemiz gerekiyormuş. Bir parçamız hep böyle bağlı ve büyümeye çalışarak kalacak. Biz aynı hasarlı kökten yetişen iki farklı çiçeğiz.”