Doğup da bir soluğun gölgesinden
Dönüşüyoruz işte bir terk edilmişliğe
Ve biziz sonsuzlukta yitip giden,
Kurbanlar gibi, adandığını bilmeden neye.
Tek şey yok bize uysun öyle dilenciler gibi,
...
Fsıltımızın yitip gittiği,
Sessizliği dinliyoruz körler gibi orada.
Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,
Bulutuz, rüzgarlarla sürüklenen,
Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen.
Doğup da bir soluğun gölgesinden
Dönüşüyoruz işte bir terk edilmişliğe
Ve biziz sonsuzlukta yitip giden,
Kurbanlar gibi, adandığını bilmeden neye.
Tek şey yok bize uysun öyle dilenciler gibi;
Biz çılgınlar o kapalı kapıda.
Fısıltımızın yitip gittiği,
Sessizliği dinliyoruz körler gibi orda.
Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,
Bulutuz, rüzgarla sürüklenen,
Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen.
Bensizlik mucizevi bir şey. Bir çiçeğe yakından baktığımızda, onun toprak, güneş, mineraller ve bahçıvan gibi çiçek-olmayan öğelerden meydana geldiğini görürüz. Yeterince derin bir şekilde baktığımızda ise tüm kainatın bu mucizeyi oluşturmak için bir araya geldiğini görürüz.
Çiçek; uzay, zaman, güneş, yağmur ve hatta senin bilincin gibi kainatın tüm öğelerinden oluşmaktadır.
Ama o çiçek, tek bir şeyden yoksun. Ayrı bir varlıktan…
Çiçek, “o” diyebileceğimiz herhangi bir varlığa sahip değil.
Biz de o çiçek gibiyiz. Her birimiz, insanlık bahçesinde mucizevi birer çiçeğiz.
Kendi içine dikkatli bir şekilde baktığında, her şeye sahip olduğunu göreceksin.