“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?“
Kendisi bilmiyordu, hiç kimseler de henüz bilmiyordu. Ama yürünecek yolu vardı.
Kû-yı dilârâya hû demeye,
kalbin hassas terazisine düşmeye,
çok çile,
çok gözyaşı,
çok zaman vardı.
Geceydi.
Gök mavi mavi gülümsüyordu,
Yeşil yeşil dallar arasından.
Altın sesi birdenbire sordu:
“Ne haber eski aşk yarasından?”
“Kapandı, dedim, bitti karanlık;
Vuslatla sona erdi o çile;
Bu huzur şelâlesi aydınlık,
Yeni bir çağdır başlar seninle.”
Çocuklar için, yetişme yaşına kadar, sadece bilgice yetiştirilme değil, ahlâk ve iradece de güçlendirilme temel alınacaktır. Isparta veya Hint biçimi değil, islâm biçimi "çile" doldurulacaktır. Cimrilik değil, tutumluluk öğretilecektir onlara. Bu tutumlulukları, israftan onları koruyacak, fakat cömert olmalarına engel olmayacaktır. Özveri tutkusu aşılanacaktır onlara. Onlar hayırlı işlerde yarışanlar olacaklardır. Her işlerinde Tanrı rızasını gözeteceklerdir. Merhametli olacaklardır. Ama bu kalb yumuşaklığı, inkârcılar ve islâm ve insanlık düşmanlarıyla çarpışmalarında kaya gibi sert ve dayanıklı olmalarına engel olmayacaktır. Sadece insanlara değil, hayvanlara karşı da acıyıcı ve koruyucu olacaklardır. Ağaçlar ve bitkilere de. Bu tutumlarında da insanî duygu ekonomik faktörden önce gelecektir.
Bütün arzun gömleğini çıkartıp kırlarda dolaşmak olduğu halde, senede iki haftalık bir tatil için elli hafta çile çekmek. Ve daima bir başkasını geçmek için yarış..
Gerçek yalnızca çile çekilerek elde edilebilir ... Onlar başkasının düşüncesiyle yaşarlar; hazır sözlerin ve örneklerin peşinden giderler, kolay inanırlar.