Ve genç şair altı ay memleketin bütün şehirlerini dolaştı ve orada ağlayanları ve gülenleri gördü. Büyük bir konağın geniş salonunda raks ve kahkahadan yorulup terleyenler serin şerbetlere, buzlu yemişlere koşarlarken, kristal pencerelerden dışarı süzülen ışıkta, soğuktan donan ayaklarını avuç avuç karla ovmaya çalışan ihtiyarları gördü, Kucağında taşıdığı aç çocuğu yaşatmak için sarhoşların arkasından koşan kadınları; ve karnında taşıdığı günahsız çocuğu öldürmek için hekimlerin cebine beyaz alevli inci salkımları koyan kadınları gördü. Kardan ve rüzgârdan koruyan bir dükkân kepengi altında, başını bir köpeğin sırtına dayayarak uyuyanları ve güzel ısınmış odalarda, Çin ipeği örtülü yataklarda, nakris ağrılarıyla kıvranarak uyuyamayanlan gördü. Aptalların tahakkümüne, günahsızlann cezalanmasına; faziletin susmasına ve ihtirasların gürültüsüne, hikmet ehlinin tahrik edildiğine ve nadanların alkışlandığına şahit oldu.
Sayfa 29
“ Ve genç şair altı ay memleketin bütün şehirlerini dolaştı ve orada ağlayanları ve gülenleri gördü. Büyük bir konağın geniş salonunda raks ve kahkahadan yorulup terleyenler serin şerbetlere, buzlu yemişlere koşarlarken, kristal pencerelerden dışarı süzülen ışıkta, soğuktan donan ayaklarını avuç avuç karla ovmaya çalışan ihtiyarları gördü. Kucağında taşıdığı aç çocuğu yaşatmak için sarhoşların arkasından koşan kadınları; ve karnında taşıdığı günahsız çocuğu öldürmek için hekimlerin cebine beyaz alevli inci salkımları koyan kadınları gördü. Kardan ve rüzgârdan koruyan bir dükkan kepengi altında, başını bir köpeğin sırtına dayayarak uyuyanları ve güzel ısınmış odalarda, Çin İpeği örtülü yataklarda, nakris(damla hastalığı) ağrılarıyla kıvranarak uyuyamayanları gördü. Aptalların tahakkümüne, günahsızların cezalanmasına; faziletin susmasına ve ihtirasların gürültüsüne, hikmet ehlinin tahrik edildiğine ve nadanların alkışlandığına şahit oldu.”
Reklam
Kat'iyyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir. 23.Söz - 50
Kardan ve rüzgardan koruyan bir dükkan kepengi altında, başını bir köpeğin sırtına dayayarak uyuyanları ve güzel ısınmış odalarda, Çin ipeği örtülü yataklarda, nakris ağrılarıyla kıvranarak uyuyamayanları gördü.
Hatta islam ülkelerinde sağlanan gelişime ve keşiflerin Avrupa’ya girmesine bile izin verilmiyordu. Müslümanların yaptığı bir saat Alman kralına hediye olarak verilir. Saat belirli zamanlarca zil çalar ve keşişlerin, mukaddes-çilerin fetvasıyla saat imha edilir. Çünkü bütün Avrupa halkını etkilemiş ve içinde cin olduğu inancı giderek büyümüştü. Halkın suçu değildi. Halkın devamlı olarak bu düşünce seviyesinde kalmasına çalışmışlardı. Bu durum ancak bir neticeydi.
... mali sermayesi henüz temerküz etmemiş ve memleket içindeki bütün sahaları doyurmamış (Türkiye, Çin, Bulgaristan) veya kapitalist rejimlerden sosyalist rejime geçmiş (Sovyetler Birliği) cemiyetlerin emperyalist olmalarına imkân yoktur.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.