Fırçam ve renk renk boyalarım var.
Alev alev dolanıyor içimi çizme isteği.
Has olan çizmek değil, özlem.
Bir yol çiziyorum, giderek daralan, perspektif bildiğimden değil, gözlem.
Yollar uzakta daralıyorlar.
Bunu uzun otobüs yolculuklarından biliyorum.
Bir kız çiziyorum yolun başına, eline bir çanta veriyorum, okula gitsin, okusun hasbam.
Uzun uzun saçlar çiziyorum, işi ne, tarasın yosmam.
Sonra resme bakıp basıyorum şarabı bardağın gözüne, bardağın gözünün tam neresi olduğunu çok iyi bilemeyerek.
Seviyoruz ya içmek gerekli.
Kız çıkıp gidiyor resim kağıdından.
Fırçalarımı kırıyorum, boyalarımı atıyorum galyan kuyularına.
İçimdeki çizme isteği beni bir ressama curo edip basıyorum bardağı şarabın gözüne.
Bardağın gözü olmaz, çekmece mi bu.
Çekmecenin gözünün de bir şey gördüğü söylenemez.
Kendin yarat dertleri, kendin üzül. Delikanlı bir felsefe.
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.
Bazı nur içinde, bazı sisteydim,
Bazı beni seven bir göğüsteydim,
Kâh el üstündeydim, kâh hapisteydim,