Anne babanın onayını almadan hareket edemeyen çocuk, büyüdüğünde de otorite olarak algıladığı merci her neyse onun onayı haricinde hareket etmeye ve hatta düşünmeye cesaret edemez.
Soykırım, işkence, kölelik, aile içi cinayet, çocuk tacizi, okullarda baskınlar, tecavüz ve her gün yaşanan onlarca zulüm. Bu işkencelerle yan yana yaşıyoruz ve buna rağmen mutluluğu, hatta aşkı bulunca hiç şaşırmıyoruz.
Aile çöküyor mu? Aile yüceltilir. Çocuk-
lar artık çocuk değil mi? Çocukluk kutsanır. Yaşlılar yalnız mı,
devre dışı mı kalmışlar? Hep birlikte yaşlılığa acınır. Çok daha
açık olarak: Gerçek imkanları cılızlaştığı ve giderek bir yandan
denetim, bir yandan da kentsel, mesleki, bürokratik zorlamalarla
sıkıştırıldığı ölçüde beden yüceltilir.
"...erkeğin iktidarı ve kadının uysallığı, aile kurumu ve kadın/erkek mesleklerinin farklılığı, bedensel güç çağının baskıcı zorunluluklarından başka bir şey değildir. Nüfusun dengeli ve verimli olduğu bir yerde çok fazla çocuk doğurmak Devlet'e iyilikten çok kötülük olur: Şiddetin ender görüldüğü ve çocukların güvende olduğu bir yerde verimli bir aileye daha az gerek vardır."
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Anne babanın evladı için beslediği umut ve korkular, tek çocuklu ailelerde büyük ailelerde olduğu gibi bütün çocuklar arasında dağıtılmadığı için öylesine aşırıya kaçar, öylesine garip bir hâl alır ki, anne babaların gelecekteki kendi mutluluklarını da tehlikeye atar.
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilirse
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Normalde bağıran bir insan değilseniz ve kendinizi çocuğunuza bağırırken buluyorsanız bu, çocuğunuz kötü bir çocuk olduğu için değil, ne çocuk ne de bir başkası siz bunu yaptığınızda sizi gerçekten eleştirmeyeceği içindir.
Hiçbir çocuk kötü olarak dünyaya gelmez. Yetiştirilme biçimi, yaşadıkları, çevresi ve travmaları şekillendirir davranış ve yaşam biçimini. Dolayısıyla, kötü veya suçlu olarak adlandırabileceğimiz insanların büyük bir bölümü bu şekilde gelmez dünyaya. Daha bebekliklerinde bile gelişmeye başlar, ilerleyen süreçte nasıl biri olacağı. Aile veya kardeşler arasında konumlandırıldığı yer, okul çevresi, sosyal çevresi gibi ikili ve çoklu ilişkileri, kişinin hayatta kalma ve varlığını gösterme biçimini belirler. Kiminin karakteri eksik kalmıştır, kiminin eğitimi. Kiminin doğruları yanlıştır, kimi de yetiştiği karanlıkta kendi karartmıştır doğrularını; hayatta kalmak için. "İnsan 7 yaşında
ne ise, 70 yaşında da odur" Tembelliğini bir kenara bırakırsak, bu kadar çeşitli psikiyatrik ve karakteristik vakayı tek tip bir uygulama ile, yani sadece dört duvar arasında bir süre hapsedip sonra serbest bırakarak düzeltmeye çalışmak ne kadar faydalı? Bence saf kötülüğü temsil ederek müebbet cezayı hak edenler dışındaki suçlular, ceza almanın yanı sıra rehabilite edilmeli. Edilmeli ki tekrar topluma karıştığında ne tehdit olsun, ne de tehdit olarak görülsün.
Mutlu aile huzurlu toplumu beraberinde getirir. Bir ailede manevi değerler ne kadar güçlü olursa ve bilinçli eğitim verilirse, o toplumun geleceği de sağlam olacaktır. Evlilik sadece bu dünyada bir yastıkta kocamayı değil, el ele cennete doğru gitmeyi hedeflemektedir. Yani Müslüman yuva kurmaya ve çocuk yetiştirmeye ibadet gözüyle bakar.
Kalbim, benden büyüksün, güngörmüş, deneyimli
Emekli bir avcısın ormanda
Beyaz bir de Köpeğin vardır
Eski bir Haydutsun anılarınla
Bir Felsefe olmuşsun kendini seyrederek
Gül kökünden bir Pipo
Bir yasemin Ağızlık
Bana bıraktıkların
Kalbim, bu sessiz sonbaharda
Bugünkü atlaslara inanma sakın
Düz bir tepsidir dünya
Yolun sonuna
Çocuk bu sevgi ve kabul olmazsa gerçekten ölür, ve çocuk anne-babasının sevgi ve kabulü olmazsa yaşayamayacağını, bunlara su gibi, hava gibi muhtaç olduğunu doğduğunda sezgisel bir bilgiyle bilmektedir. Çocuğu anne-baba karşısında zayıf, korunmasız kılan da budur; çocuğun anne babanın kabulünü elde edebilmek için yapmayacağı şey yoktur.
Bize öğretilen güç değerlerinin tamamen sahte olduğunu, aslında özgür olduğumuzu, çıkarmak için savaştığımız prangaların gerçekte hiç var olmadığını anlayamadığımız sürece, ister karşı çıkalım ister sevelim, içimizde kök salmış Anne ve Baba yerine koyduğumuz kendi Efendi'lerimizi yaratmaya, severek ya da karşı çıkarak onları yeniden ve yeniden yaratmaya, güçlerini pekiştirmeye devam edeceğiz. Bu döngüyü çözebilmenin tek
yolu, ebeveyn-çocuk döngüsünü çözümlemek, içimizdeki çocuğun ve
çocuğun hislerini anlamaktır.
Hz. Ali’nin (ra) şu önemli sözünü hiçbir zaman unutmayalım: “Çocuklarımızı kendi yaşadığımız zamana göre değil, onların yaşadığı zamana göre yetiştirmek durumundayız.