Gelişip dururken müstakil çocukluğumuz derme çatma yetişkinliğimizin ortasında! – ölümün kucağına sürükleniyoruz emekleyen düşüncelerle. Hatta en çok ölümden korkarken bile yaşamak diyoruz bu sürüklenmeye…
“Çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöreklenenler, bilinçli yıllarımızı elimizden alamayacaklar, kendi çaresizlikleri sıkıntıları, bize kendi mutluluklarımızı çok görerek, tepemize atamayacaklar.”
Çocukluğumuz…
Hani o okula ilk başladığımız zamanlar…
Öğretmen derste bize bir şeyler anlatmaya çalışırken pencereye kayan gözlerimiz ve ders vakti bomboş gözüken bahçede oynayan hayallerimiz… Teneffüs zili çaldığında kalabalığa yakalanmamak için depar atan bacaklarımız… Düştüğümüzde kanayan dizimize rağmen pes etmeyen inatçılığımız…