Küçük Ağa bir destan..Bir ülkenin, bir ulusun savaş meydanlarından önce zihinlerde ve daha önemlisi gönüllerde başlayan kurtuluşunun öyküsü..Ayırmanın, bölmenin ve ötekileştirmenin böylesi kolaylaştığı bir çağda "ötekini" anlamanın, onunla bir olmanın destanı..Vefanın, fedakarlığın, vatan sevgisini her şeyin üstüne koymanın göz yaşartan ve imrendiren destanı..
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20159,9bin okunma
Kitap Serbest Fırka 'nın kuruluşu ekseninde hem bir dönem fotoğrafı hem de derinlikli bir siyaset eleştirisi. Siyasetin insanlar arasında nasıl nifak tohumları ektiğini, girdiği ortamı nasıl etkilediğini, hiç durmadan tekerrür edip duran yıkıcı hikayesini; tavır ve davranışları, dilleri ve yaşantılarını tüm doğallığıyla aktardığı çok güzel bir taşra fotoğrafının içinde sunmuş bize.
Yağmur BeklerkenTarık Buğra · İletişim Yayınları · 2018915 okunma
Beşir Ayvazoğlu o kadar derinlikli bir araştırma yapmış ve bu çalışmalarını o kadar okunaklı, akıcı bir üslupla aktarmış ki Ahmet Haşim 'in hayatını kronolojik olarak okumanın çok ötesinde bir tecrübe yaşıyor ve Haşim 'i yakından tanıyan bir çağdaşı hatta yakın bir arkadaşı gibi ruhunun ve mizacının tüm detaylarına tanık oluyor, onu gerçek anlamda "tanıyorsunuz" Biyografilere ve edebiyata, edebiyat tarihine meraklı herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.
Şahsen diğer kitaplarını daha çok beğenmiştim ama yine de ufuk açıcı ve okunması gereken bir kitap. Fakat sürekli dogmalardan şikayet ederken "din yoktur" olgusunu tartışılmaz bir ön kabul olarak almış ve kitabın tüm ikinci yarısını bunun üzerine inşa ederek kendi doğmasına teslim olmuş sanki. Üstelik bunu yaparken de sık sık tekrara düşmüş.
Belki yazarın ve eserin popülaritesi ve bilinirliği beklentilerimi çok yükselttiği içindir ama ilk sayfalardan itibaren hayal kırıklığıydı benim için. Bir ailenin birbirini takip eden belki on kuşak fertlerinin (okurken bir soyağacı çıkarmanızı tavsiye ederim) neredeyse bir örnek hikayeleri üzerinden evet belki insanlık tarihi hatta daha özelde yönetenler tarihi açısından önemli çıkarımları ve mesajları var. Fakat bir süre sonra artık uç uca eklenen aile fertleri boyunca aynı o
durağan duygu halinde okuyor ve sonu olmayan bir girdaba girmiş gibi hissediyorsunuz. Aynen o şekilde de bitiyor roman.
Not: Çok beğendiğim bir yazardır fakat Ayfer Tunç 'un "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi" kitabında da aynı duyguya kapılmıştım.
EzilenlerNecib Mahfuz · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2013180 okunma
İlk sayfasından son sayfasına kadar tüm parçaları kusursuz bir şekilde birbirini tamamlayan, her cümlesinde zekanın ve emeğin ışıldadığı bir roman. Amerikan orta/üst orta sınıflarının aile kavramıyla, ebeveyn olma, aşk, cinsellik, doğal ve toplumsal yozlaşma gibi meselelerle mücadeleleri, sosyal ve kişisel çatışmaları üzerine bir şimdiki zaman klasiği.
ÖzgürlükJonathan Franzen · Sel Yayıncılık · 2012105 okunma
İnanılmaz bir derinlikle yazılmış tek bir şiiri okur gibi okudum tüm dizeleri. Tanrıyı arama değil tanıma ve tanımlama serüveni..Karanlığa, yapay arayış bunalımlarına yüz vermeden içindeki tanrı fikrini/olgusunu orta yere çıkarıp kendini onu bilmeye adamanın mısraları..
Dua Saatleri KitabıRainer Maria Rilke · Yapı Kredi Yayınları · 2008354 okunma
Kitabın yazarı ve aynı zamanda sitenin takipçilerinden olan İbrahim Bey'in de rızası ve isteği üzerine kendisiyle paylaştığım inceleme yazımı aşağıya bırakıyorum;
İbrahim Bey merhabalar,
Kitabınızı bugün okudum. Beklentimin oldukça üzerinde olduğunu söylemeliyim.Eleştirmen falan değil amatör bir okurum. Bir şey iddia etmeden tamamen kişisel okuma
Grunberg inanılmaz bir açıklık ve sadelikle, müthiş derin bir kuyu kazmış. Ve batılı insanın acınası ruh halini doldurmuş içine, heba edilen hayatları..medeniyet ve özgürlük kelimelerinin pırıltılı anlamlarına feda edilen bireyi ve aileyi..
Özellikle son yüz sayfası çok derin izler bırakacak okuyan herkeste..
Marquez'in izini sürerek ulaştığım Carpentier bana inanılmaz keyifli saatler hediye etti ve şu an tek üzüntüm Türkçe'ye çevrilmiş çok fazla eserinin olmayışı.
Kitabı okurken bölüm bölüm zihnimin derinlerinden Başkan Babamızın Sonbaharı, Hanım Ananın Cenaze Töreni, hatta Yüzyıllık Yalnızlık seslenip durdu.
Ayrıca Murat Tanakol bu şairane dili, karmaşık paragrafları çömzümleyişi ve çok detaylı dip/son notlarıyla harika bir çeviri örneği sunmuş.
Marquez seviyorsanız mutlaka okuyun, henüz okumadıysanız önce buradan başlayabilirsiniz.
Osmanlı'nın en zor döneminde sadrazamlık yapmış çok önemli bir devlet adamı olarak, o zamanlardan bu zamanlara uzanan geri kalmışlığımızın sebeplerini kendi bilgi, tecrübe ve fikriyatıyla izah etmeye çalışmış, çok önemli tespitler yapmış. Özellikle kuralsız, orantısız ve düşüncesizce fiiliyata geçirilen batılılaşma faaliyetlerinin kusurları ve zararlarını acı tecrübeler olarak paylaşmış, belki bugünkü idarecilerimize bile yol göstermeye çalışmış.
Farklı küçük kitapçıkların birleştirilmesiyle oluşan bir kitap olduğundan zaman zaman tekrara düşmüş olması okuma keyfine zarar veriyor belki ama hem fikri derinliği hem bir takım tarihi vakaları birinci ağızdan dinleme imkanı için okunmaya değer bir eser.
Yazın dünyamızda maalesef "deneme" adı altında suya sabuna dokunmayan çiçek böcek güzellemeleri ya da hicbir yanıyla okura temas etmeyen "çok öznel" paragraflarla dolu kitaplar alabildiğine çok. Fakat Ahmet Murat'ın her denemesinde/makalesinde insana, bu toprakların insanına dokunan, onu sarsan ve sanki uyandırmak isteyen bir bakış ve çaba var. Yitirdiğimiz ve yitirmekte olduğumuz dünümüze ve bugünümüze dair hüzünlü ve derin bir bakış var.
Mustafa Çiftçi insanın en saf ve belki en güzel hallerini anlatmaya devam ediyor. Her hikayesi çok bildik cok tanıdık tatlarla dolu. Hem güldürüp hem ağlatan hikayeler, hayat gibi...
Konuları ve kurguları tamamen farklı iki hikaye var kitapta. Fakat ikisinde de aslında günümüze göre düşününce belki haddinden fazla iyi niyetli iki adamın olagandışı iki durumdaki tavırları ve tuhaf hikayeleri var. İki gerçekten güzel hikaye, okumanızı tercih ederim :)
Mustafa Çiftçi tam anlamıyla "saf" bir dil yaratıp sadece "bizi" anlatmış. Anadolu 'yu, köylüyü, kentliyi, esnafı, memuru, varlığı ve yokluğu, hele ki sevdalık çekeni derin derin anlatmış o saf dille.
