Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yahya Kemal' de mekan, en genel anlamda Kendi Gök Kubbemiz'dir. Bu gök kubbe bütün vatanı örter, bütün me-deniyet değerlerimiz bunun altındadır ve geçen asırlar bo-yunca yaşayan bütün nesiller, bu değerleri, bu gök kubbenin altında yaşamışlardır. Onun bazı şiirlerinde, gök kubbeden yola çıkılarak onun altında yer alan vatan ve yaşanan me-deniyet değerlerine varılır. Bazı kereler ise şair, medeniyet tasavvurunun bütün değerlerini hayatına geçiren insanımızı merkez alır. Böyle bir hayatın, yaşanan coğrafyayı vatan haline getirdiğini söyler ve neticede, bu vatan üzerinde insanımızı bütün vecheleri ile ihata eden bir gök kubbenin kendiliğinden inşa edildiğini ima eder. Diğer bir deyişle, biz eğer kendimiz olarak yaşayabiliyorsak yaşadığımız coğrafya vatan ve bunun üzerini örten gökyüzü de bizim gök kubbemiz olur.
Fakat burada da yapılacak birkaç şey bulabiliriz. Evvelâ insanı birleştirmek. Varsın aralarında hayat standardı yine ayrı olsun; fakat aynı hayatın ihtiyaçlarıni duysunlar... Birisi eski bir medeniyetin enkazı, öbürü yeni bir medeniyetin henüz taşınmış kiracısı olmasınlar. İkisinin arasında bir kaynaşma lâzım. Sonra, mazi ile alâkamızı yeni
Sayfa 267 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sezai Karakoç’ta “medeniyet bilinci” Necip Fazıl’da “tarih şuuru” vardır örneğin. Müslüman duyarlılıklı bu çizginin başlangıç noktası sayılabilecek Mehmet Akif’te ise coğrafya idraki dikkati çeker. Bu bakımdan mesela Balkan topraklarının Osmanlı devletinden kopma tehlikesi karşısında büyük bir teessür yaşar. Hakkın Sesleri’nde “üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk/ Bak, nasıl doğranıyor ? Kalk baba, kabrinden kalk/ Diriler koşmadı imdadına, sen bari yetiş.../ Arnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müthiş!” mısraları bu teessürün en kuvvetli yansıdığı ifadeleridir. Bunda elbette Arnavutluk’un Akif’in baba yurdu olmasının da payı büyüktür. Ancak o sadece bu sebeple değil; yukarıda ifade ettiğimiz bir vatan bilinci çerçevesi içine oturan bilinçe kapılır teessüre. Nitekim şiirinin devamında söylediği “Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın/ Olacak mıydı feda hırsına üç kaltabanın? / Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti.../ Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedi! / Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba ? / Meşhed’in beynine haç saplanacak mıydı baba!” mısralarda bu daha sarih bir şekilde çıkar ortaya. Âlid baba toprağını kaybetmenin değil; Müslümanlıkla yoğrulmuş bir toprağın kaybedilmesine duyduğu üzüntüyü aktarmaktadır. Zira müslüman şehitliğine haç dikilecek, asırlarca Müslümanların yaşadığı topraklar onların elinden çıkacak ve ruhuyla yaşadığı o topraklardan uzak kalacaktır. Akif, devrinin çocuğudur ve o devrin bütün sancılarını çeker ruhunda.
Sayfa 26
KÜLTÜR BAKANI’NIN RESMİ YAZISINA AÇIK CEVAP   20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız; Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve
TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI 20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız, Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve sanat dallarında
Cumhuriyet kadroları, yeni devletin meşruiyetini daha sağlam tarihsel argümanlar üzerine oturtmak istedikleri için Anadolu Türk tarihini Hitit ve Sümer medeniyetle. rine dayandırma eğilimindeydiler. Bu bağlamda, yeni rejim, sözü edilen bu medeniyetlere Türklük çerçevesinde bir anlam yüklemesine gitmişti. Oysa Anadolucu çizgide yer alan mütefekkirler, ortak coğrafya olan Anadolu üzerinden milli tarihi kavramlaştırmaya yönelmişlerdi. Bu tanımlamada milliyetçilik, İslâm düşüncesiyle örtüştürülerek ele alınıyordu. Nitekim Arık da din olgusunu milliyetçiliğin bir parçası, bir rüknü olarak görmekteydi. Remzi Oğuz Arık, hiç kuşkusuz Hitit, Lidya, Karya, Yunan ve Roma'nın Anadolu'daki varlıklarını kabul etmiş, fakat onların Anadolu'yu sömürgeleştirmekten öteye geçemediklerini, Türklerin ise Anadolu'ya derinlemesine bir anlam yükleyerek yeni ve kalıcı bir medeniyet inşa ettiklerini ifade etmişti.
Reklam
TARİHİN BARIŞMAZ DÜŞMANLARI Komünizm, artık bütün dünya ve bilhassa bizim için iktisâdi bir fikir veya toplumsal bir düzen olmaktan çıkmıştır. Komünizm bugün, yalnız Moskofçuluk demektir. (O tarihlerde (1950) henüz Maoculuk vs. yoktu) Fransız ve İtalyan komünist partileri şeflerinden Pilipin komünist liderine kadar hepsinin, kendi vatanları
MİLLİ KÜLTÜRÜ KORUMA KANUNU Belki dünyadaki bütün devletlerden daha çok, altı bine yakın kanunumuz var. Bu kanunlardan bazılarının anayasaya aykırı olduğu, birbirini nakzettiği ve antidemokratik olduğu söyleniyor. Partiler arasındaki siyasi mücadelelerden bazılarının antidemokratik kanunlardan çıktığı görülüyor ve gazetelerde demokrasiyi veya
Galiyev'in 1995'e kadar saklı kalmış bir raporu
ASYA ve AVRUPA HALKLARININ SOSYO- POLİTİK,EKONOMİK ve KÜLTÜREL GELİŞMELERİNİN ESASLARINA İLİŞKİN BAZI GÖRÜŞLERİMİZ *Sultan Galiyev Metodoloji Asya ve Avrupa Türk halklarının çağımızdaki sosyo- politik. ekonomik ve kültürel gelişmelerini tesbit etmek için kullanılacak olan esasların belirlenmesinden önce konu ile ilgili görüşlerimizin
160 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.