Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İslâm medeniyetinin köklerine baktığımızda, farklı bir tarihî süreçle karşılaşıyoruz. İslâm'ın ortaya çıktığı Arap yarımadası, büyük bir kültür ve medeniyet tari- hine sahip değildi, Sâsânî (Fars) ve Bizans (Roma) gibi iki büyük siyasî gücün ve kültürün ortasında, ama ikisinden de uzak olan bu coğrafya, İslâm medeniyetinin tarihî gelişimi açısından önemli bir avantaj sunmaktaydı. Çünkü nötr hatta zayıf bir kültür zemininde ortaya çıkan İslâm dini, kendi kültür ve medeniyet kodlarını özgür bir şekilde oluşturma şansına sahip oldu.
Sayfa 33
Medeniyet kavramı, bir dünya görüşünün (Weltanschauung) zaman ve mekân, yani tarih ve coğrafya boyutunda tezahür ve tecessüm etmiş halidir. Bu geniş anlamıyla medeniyet, insan hayatına ilişkin maddî ve mânevî bütün temel unsurları kapsar:
Reklam
Bir medeniyet ve dünya kültürü haline gelen İslâm, ister istemez, farklı coğrafya ve kültürlerde farklı renk ve biçimlerde hayat alanı buldu. Bugün dahi Afrika Müslümanlığı Malay İslâmı'ndan, Boşnak Müslümanlığı Afgan Müslümanlığı'ndan kültürel ve yer yer dinî mânada önemli farklılıklar gösterir. Bu, medeniyet haline gelen her dinin yaşadığı doğal bir süreçtir.
Orta Çağ diye bir dönemin tarih yazarlığı marifetiyle icadı, İslâm'ı ve Müslümanları tarih dışına itmiştir. Bu tasnif ile birlikte Batılılar İslâm'a ve Müslümanlara atıfta bulunmadan da geçmişten bahsetme imkânı elde etmişler ve bunu sonuna kadar da kullanmışlardır. Batılı Avrupalılar sadece tarih ve tarih yazarlığı alanında değil, neredeyse her alanda Müslümanlardan istifade etmişlerdir. Başta din olmak üzere hukuk ve devlet düzeni, teoloji ve felsefe, eğitim, ekonomik hayat, Coğrafya, Fizik, Kimya, Tıp, edebiyat ve sanat... (Bütün bunların teferruatını burada ele almak mümkün değildir.)
Sayfa 50 - Endülüs Yayınları, Tahsin GörgünKitabı okudu
‘Eşitliğe gelince, eşitlik daha da hayal. Bir kere kaderimiz doğumumuzdan çok daha önce saptanıyor. İlk Günah’ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşayanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir anneannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya… Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kalmış milletler var: Coğrafi bir kader bu da. İnsan tek başına kendisini şekillendiren bir bütün değil. Ve dünya insan zekasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak. Hatta bana öyle geliyor ki, bu hayali eşitlik, sosyal adalet rüyaları gerçekleşse bile daha uzun zaman kendini bekletecektir.’
Atatürk'ün milletinin tarih geçmişi bakımından benimsediği düşünce ile sımsıkı ilişkisi vardır: ATATÜRK, Anadolu'da, Yunan (Helen) varlı­ğından çoook önce, medeniyet kurmuş kavimlerin ve TÜRK VARLIĞI'nın ol­duğu inancındaydı ve ETİ (HİTİT), AKAD, SÜMER uygarlıkları üzerinde durulmasını istemişti. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesine Sümeroloji dersini koydurmuş, dünyanın en tanınmış ilim adamlarını toplıyarak, kongreler yap­tırmıştı. Bu arada, masrafını şahsen vererek Arkeolog Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık (1899-1954) Başkanlığında Alacahöyükdeki kazıları yaptırmış, aslını yi­tirmeden çıkan eserleri, daha sonra kendisinin kurtardığı vatanda onbeş se­ne (Muvakkat Kabir) adıyla bekletildiği Etnoğrafya müzesinde sergilenmişti. 1936 yılı 27 Eylülüydü. Atatürk sergiye, beraberinde Prof. Şemseddin Günaltay, Prof. Afet inan, Prof.Yusuf Ziya Özer, isviçreli ünlü tarihçi Prof. Dr. Pittard olarak geldi. Tesbit edilebilen tarih sıralarıyla yerleştirilmiş, vazo, kandil, ibrik, üzeri rölyefli mutfak eşyalarını, kadın süs ve takılarını bir-bir tetkik etti. Sorbon mezunu, dünyanın başlıca Türkoloji Enstitü ve Derneklerinde üye, bi­limsel değeri dünyaca malum, kazıyı yaptıran Prof. Remzi Oğuz Arık’tan ay­rıntılı bilgi aldı. Sonra onu daha yakınına çağırdı: heyecanını saklamaya lüzum görme'diği bir sesle:"-Çocuğum ... Seni alnından öpmek isterim. Bir inancıma, ilim tasdiki getirdin, Anadolu’da Türk varlığının EN ESKİ UYGAR ­LIK olduğunu isbat ettin." dedi.
Sayfa 78 - Kazancı KitapKitabı okudu
Reklam
1928 yılında İstanbul’da Fransız Notre Dame de Sion okulunda okuduğum derslerin arasında, bir coğrafya kitabında, resimlerle de gösterildikten sonra, Türk ırkının sarı ırka mensup olduğu ve ‘secondaire’, yani ikinci derecede kabul edildiği yazılı idi. Bu resim be bilgiye göre etrafıma bakıyor ve bunun gerçeğe uygun olmadığını görüyordum. Atatürk’e kitabı gösterdim. O, sırada Prof. E. Pittard’ın “Irklar ve Tarih” (Les Races et Histoire, Paris: 1924) adlı kitabını da almıştım. Ondaki bilgiler de bu coğrafya kitabına uymuyordu. Bir de ikinci konu, Türklerin uygarlık alanında vücuda getirmiş oldukları eserlerin incelenmesi ve tanıtılması idi. Çünkü Avrupa tarihleri, ‘barbar’ lakabını verdikleri Türkleri sadece bir istilacı kavim olarak kaydediyorlardı. Atatürk, bu iki endişeli sorun karşısında , “Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olalım” demekle kalmamış, derhal yeni kitaplar getirterek bizzat çalışmaya başlamıştı. Esas konu “Türklerin dünya tarihinde hakiki yeri ve medeniyet alemindeki rolleri ne olmuştur “ konusu idi. Bu çalışmaların yoğunluğu 1929 yılından sonradır.
Hiç mi bir politikacımız şunu okumadı acaba? s. 246-250
- Aynı vakıanın iki yüzü. Biz bir taraftan bir medeniyet ve kültür buhranı içindeyiz; diğer taraftan bir iktisadi reforma ihtiyacımız var. İş hayatına açılmamız lazım. Bunların birini öbürüne tercih edecek vaziyette değiliz. Buna hakkımız da yok. İnsan birdir. Çalıştıkça ve bir şey yarattıkça kendisini bulur, iş mesuliyeti, mesuliyet düşüncesi
Sayfa 246 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
Eşitliğe gelince, eşitlik daha da hayal. Bir kere kaderimiz doğumumuzdan çok daha önce saptanıyor. İlk Günah'ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşa­yanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir an­neannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya... Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kal­mış milletler var: coğrafi bir kader bu da. lnsan tek başına kendisini şekillendiren bir bütün değil. Ve dünya insan ze­ kasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak. Hatta bana öyle geliyor ki, bu hayali eşitlik, sos­yal adalet rüyaları gerçekleşse bile daha uzun zaman kendi­ni bekletecektir.
Demek ki mekân sadece yeryüzünde değil, zihinlerde ve gönüllerde de yaşar. Bir daha vurgulayalım. Coğrafya bilinci olmadan, kendilik, tarih ve medeniyet bilinci de olmaz.
Sayfa 118 - 9. Baskı, Temmuz 2022
Reklam
Avrupa merkezcilik ve bilimsel ırkçılıkta Doğu ve Batı, coğrafya tarafından değil, ya bir rasyonalite/medeniyet ayrımı ya da bir rasyonalite/ırk ayrımı tarafından farklılaştırılan yapılardır.
Sayfa 23 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
Kur’an sadece bir din kitabı değil, aynı zamanda bir tarih, coğrafya ve strateji kitabıdır.
İlk Günah’ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşayanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir anneannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya… Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kalmış milletler var: Coğrafi bir kader bu da. İnsan tek başına kendisini şekillendiren bir bütün değil. Ve dünya insan zekasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak. Hatta bana öyle geliyor ki, bu hayali eşitlik, sosyal adalet rüyaları gerçekleşse bile daha uzun zaman kendini bekletecektir. Evet, insan zekası ve bilim tabiat kuvvetlerini kontrol edebilir, hürriyetimizin sınırlarını genişletebilir, bütün insanlara asgari bir refah düzeyi sağlayabilir. Ama ya beynimiz?
Sayfa 45
Bir medeniyet ve dünya kültürü haline gelen İslâm, ister istemez, farklı coğrafya ve kültürlerde farklı renk ve biçimlerde hayat alanı buldu.
Bulacağımız cevap, tarih, kültür, medeniyet ve coğrafya dünyasına ait bir kıymetler bütününün koordinatlarını ihtiva edecektir. Aksi halde, Türkiye'nin neresi olduğuna dair söylenecek şeyler basit bir coğrafya bilgisinin ötesinde bir anlam ifade etmez.
160 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.