İnsanların kötülüğü seni öç alacak kadar üzer, isyana kışkırtırsa, en çok bu duygudan sakın; suç işleyenin sorumlusu senmişsin gibi, kendi kendini cezalandır. Acı çekmekten kaçınma, yüreğin ferahlar, o zaman kötülük edenler için iyilik örneği olmak elindeyken bunu yapmamakla suçlu olduğunu anlarsın. İyi yol göstermekle belki bir suçun önünü alırdın. Ama bütün çabalarına rağmen insanlar iyilik ışığına ilgisiz kalarak selametlerine aldırmazlarsa, gene kararından cayma, gök ışığının gücünden kuşkun olmasın. O insanların şimdi değilse bile, ilerde kurtulacağına emin ol. Onlar değilse, yerlerini alacak evlatları kurtulacaktır, zira sen ölsen bile geride bıraktığın ışık devam edecektir. Zaten kurtuluş, kurtarıcının ölümünden sonra gelir. İnsanlar peygamberleri kabul etmez, onları öldürür, ama acı çekerek ölenleri severler, yok ettiklerini kutsallaştırırlar. Sen de toplum için çalışıyorsun, yaptıkların yarın içindir. Hiçbir zaman ödül arama. Bu dünyada en büyük ödülü almışsın zaten: yalnız doğru insanlara nasip olan manevi sevinç... Ne büyüklerden, ne güçlülerden kork; akıllı, hep mutlu ol. Ölçülü olmaya, haddini bilmeye dikkat et, bu konuda bilgi edin. Yalnız kalınca dua et. Yere kapanarak toprağı öpmekten zevk al. Durmadan, doymadan herkesi, her şeyi sev, bundan doğan coşkunluğu, heyecanı her zaman ara. Toprağı sevinç gözyaşlarıyla ıslat ve bu gözyaşını sev. Coşkunluğundan çekinme, ona değer ver, çünkü bu, Tanrının seçkin kullarına bağışladığı bir nimettir.