YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Ebûbekir Sıddik (ra) şöyle demiştir:
"Müslüman olduğumdan beri Rabbime ibadet etmenin zevkine varmak için tam olarak doymadım ve yine müslüman olduğum günden beri Rabbime kavuşma arzu ile suyu tam kanarak içmedim. Çünkü çok yemekte az ibadet vardır. İnsan çok yediği zaman bedeni ağırlaşır ve göz kapakları kapanır. Azaları gevşer, o kendisini ne kadar zorlarsa zorlasın uyumaktan başka bir şeye gücü yetmez. Adeta atılmış bir leş gibidir."
Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir:
"Oğlum! Uykuda ve yemekte ölçüyü kaçırma. Çünkü çok yiyip, çok uyuyanlar kıyamet gününde salih ameller hususunda iflas etmiş olarak geleceklerdir."
Resulullah(sav) şöyle buyurmuştur:
"Çok yiyip içerek kalbleri öldürmeyin. Çünkü çok sulandığı vakit bitkinin öldüğü gibi kalb de (çok yiyip içildiği vakit) ölür."
Salihlerden biri mideyi kalbin altında kaynayan ve buharı kalbi saran bir kazana benzetmiştir. Buharın çokluğu kalbi karartır ve hatta öldürür. Çok yemek anlayış ve bilgi azalmasına yol açar. Mide şişkinliği ise zekâ keskinliğini giderir.
Merhaba kitapseverler
#Baltalıhanonunpeşinde#mehmetışık#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#polisiye#alıntı
"Her güzel kadın güçlü olmayabilir, ama güçlü olan her kadın güzeldir".
Osmanlı döneminin ilk kadın mafyası ile ilk seri katil olan Hrintosunu yakalayan zeki komiser Muharrem ' in bu iki güzelim karakterlerin aynı temada
- Aynı vakıanın iki yüzü. Biz bir taraftan bir medeniyet ve kültür buhranı içindeyiz; diğer taraftan bir iktisadi reforma ihtiyacımız var. İş hayatına açılmamız lazım.
Bunların birini öbürüne tercih edecek vaziyette değiliz. Buna hakkımız da yok. İnsan birdir. Çalıştıkça ve bir şey yarattıkça kendisini bulur, iş mesuliyeti, mesuliyet düşüncesi
Salihlerden biri mideyi kalbin altında kaynayan ve buharı kalbi saran bir kazana benzetmiştir. Buharın çokluğu kalbi karartır ve hatta öldürür. Çok yemek anlayış ve bilgi azalmasına yol açar. Mide şişkinliği ise zeka keskinliğini giderir.
Dönemin Ziraat Vekili Hasan Fehmi Bey, mecliste "hayvanat-ı vahişeyenin" itlafı ile ilgili kanunun uygulandığını ve bundan fayda gördüklerini anlattı. Rakamlar ise korkunçtu, 1924'ten 1925 Ocak ayına, bir yıl gibi kısa bir sürede içerisinde 362 ayı, 20 binden fazla tilki, 7900'den fazla kaplumbağa, 5 bin civarı çakal, 3975 sansar, 126 bin küsur tavşan, pek çok porsuk, köstebek, dağ keçisi, domuz, dağ sıçanı, atmaca, gelincik gibi türlü hayvanlar öldürülmüştü. Öldürülen kargaların sayısı 199 bin gibi yüksek bir rakamdı. Bir şaşırtıcı bilgi de 25 binden fazla serçenin öldürülmüş olmasıydı. En az bu rakam kadar sarsıcı olansa bir vekilin öldürülen serçeler için, "Keyif için avlanan şeyler" demesiydi. Çünkü ona göre aslolan domuzları öldürmekti. Yani yoksa "serçeyi çocuklar da öldürür(dü)."
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: 'Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hurs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun.
_Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur.
_Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç?
_20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun.
_Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
Gerçek bir devlet adamı, ülkesini benliğinde taşır.
Şu veya bu durumda ulusunun içten gelen, ani tepkisinin ne olacağını, valilerinden, yardımcılarından daha iyi bilir. Ulusu üzerindeki bu tam ve eksiksiz bilgiyi kazanmak için uzun uzun düşünmesi, gözlemler yapması, okuması ve her sınıftan vatandaşıyle yakınlaşması, kaynaşması gerekmiştir. Artık bu bilgileri edindiğine göre, doğru ve ani yargılarla düşüncelerini ifade edebilmektedir. Antenlerden yoksun politikacı istatistikleri, gazeteleri inceler, komisyonlara danışır ve son derece geniş bilgilere sahip olmakla beraber, gene de yanlışlık yapmakta şaşılacak derecede ısrar eder. Çünkü bilgi edinmek, kültür sahibi olmak değildir. Kültürlü bir adamın aklında, tek tek olutlar bir araya gelip örgütlenmiş ve canlı, gerçek dünyanın görüntüsü olan bir dünya meydana getirmiştir. İstatistikçi, dünyayı böler böler öldürür ; ozan kendine göre bir dünya yaratıp onu canlandırır. Büyük hareket adamı, ozana, ansiklopediciden çok daha yakın olacaktır.
zaten yola atlas libasla da çıksan, yol şartları çetindir, sen ilerledikçe üstündekiler dökülür, en son yalın ayak başı kabak kalırsın; ama bu defa ruhun kanatlanmıştır. Ruhun kanatlarını görmeye de akıl lazım. Hani o akıl? Herkes akıllıyım diyor/Aklın cepheleri vardır. Akıl deyip geçiyoruz; hâlbuki akıl hangi şekil üzere ayarlanıp, hangi görüş