Hikayeler farklı olsa da yaşanan hep aynı. Kendinden ters yöne hızla yol almak ve bir daha geriye dönüş yolunu bulamamak. Bulabilmek için çırpındıkça daha çok kaybolmak. Nasıl bu denli kaybolmayı başardığını ve neden bir türlü dönüşü bulamadığını anlayamadığın içinde giderek büyüyen, artan, griftleşen kurbanlık hikayelerinin içinde nefessiz kalıp boğulmak. Çare diye ilişkilere, işe,yemeğe,alışverişe, paraya,estetiklere kısaca yapışılacak iyi hissetmek adına medet umulacak ne varsa yapışmak. Çünkü bilinçsiz insan için, bu dünyada bir kurban olan kendisi dışındaki her şey iki gruba ayrılır: Kurban edenler ve çare olabilecekler. Oysa bu dünyada ne seni kurban eden ne de çare olabilecek bir şey yoktur kendinden başka. Kurban olan yoktur ki bu sistemde, kurban eden nasıl olsun?Seçim vardır, ama bilinçli, ama bilinçsiz. Bilinçsiz seçimleri ile yeniden ve yeniden ıstırap yaşatır kendine insan.Çareye gelince… Bu dünyada çare olarak yapışacağın her şey er ya da geç geçiciliğini ve dolayısıyla ıstırabına çare olamayacağını sana gösterecektir. Aslında giderek anlıyorum ki, buranın tek anlamlı işlevi de bu gerçeği bize gösterebilmesidir. Gerçekte tek çare, buranın ve kendinin gerçeğine uyanmak ve bilinçli olarak kendini yaşamaya başlayabilmektir. Neşe, huzur ve varoluş sevinci ancak o zaman deneyimledir.
"Yani Saruman hain değil mi?"
"Elbette hain, dedi Gandalf. "Îki kere hain. Ne garip değil mi? Son zamanlarda başımıza gelen hiçbir şey Îsengard'ın ihaneti kadar üzücü değildi. Bir hükümdar ve komutan olarak bile Saruman'ın çok güçlendiği kabul ediliyediliyordu. Rohan'lı insanları tehdit ediyor, Doğu'dan esas saldın yaklaşırken onların Minas
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir. Çakır Ağa, İsa
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Sonsuzlukta “ne zaman diye, önce ya da sonra diye bir şey yoktur,” sadece şimdi vardır. Sonsuzluk “zaman” ile tanımlanan bir şey değildir; “zaman”la hiçbir alakası yoktur. Zaman zihnimiz aracılığıyla, yani tasavvur ettiği şeyleri hissedebilen, özgürlüğünü mesafeli ve yavaş olmakta, tutkulu içe bakışta bulan zihnimiz aracılığıyla girer içimize. Gelgelelim sonsuzluğun en ilginç yanı, aynı zamanda hayatın faniliğini, sonsuzluğun da aslında fani bir sonsuzluk olduğunu, günü gelince yaşlanıp öleceğinizi ve sonsuz şimdi’yi o kadar değerli ve anlamlı, o kadar vazgeçilmez kılan şeyin tam da bu olduğunu ortaya koymasıdır. “Biraz sonra” çok geç olabilir: Sonsuza dek “şimdi” olmalıdır.
Reklam
191 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.