Touraine’i neden sevdiğimi bir daha bana sormayın ne olur. Ben onun insanın beşiğini sevdiği gibi ya da çöl ortasında vahayı sevdiği gibi seviyor değilim; ben onu bir sanatçının sanatı sevdiği gibi seviyorum. Gerçi sizi sevdiğim kadar sevmiyorum orayı; ancak Touraine olmasaydı belki ben de olmazdım, yaşayamazdım.
·
Puan vermedi
Dostoyevski ; çocukluğunu ayyaş bir baba ve hasta bir anne arasında geçirmiş olmasaydı, on altı yaşındayken annesini veremden kaybetmeseydi, babasına karşı ölüm haberini aldığında mutlu olabilecek derecede büyük bir kin duymasaydı, yirmi sekiz yaşında altı ay hapiste yattıktan sonra tam idam edilecekken bir rus çarı tarafından son anda affedilmeseydi, tıpkı annesi gibi veremli bir kadınla evlenip, akabinde onu da erken kaybetmemiş olsaydı, kumar borçlarını ödeyebilme uğruna normal bir insanın bir haftada okuyacağı kitabı üç günde yazmak zorunda kalmasaydı, belki de en önemlisi epilepsi hastası olmayıp, her an bir sara krizi geçirme ihtimalinin sırtına yüklediği yükten doğan stresle yaşamak zorunda kalmasaydı, ne o yazdığı şeyleri yazabilecekti, ne de biz yazdığı şeyleri okuyabilecektik. Belki de sayısız insan şu an olduğu gibi biri olamayacaktı onun yokluğunda. En azından ben aynı ben olamayabilirdim, bunu biliyorum. Acı bazı insanları güçlendiriyor, buna inanıyorum.
Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
Dostoyevski: Yalnızlığın KeşfiStefan Zweig · Zeplin Kitap · 2019471 okunma
Reklam
Çağlar boyunca kimyamız böyle oluştuğundan, kadın düşlerimizde ve damarlarımızda sihir yaratır, bu yüzdendir ki âşıkların doğru biçimde söylediği gibi dünyanın tamamına bedel kadın, bizim için düşlerden, uzak görüntülerden ve yaşamın özsuyundan daha fazlasıdır. Yine de yalnızca budur, yoksa erkek erkek olmazdı, tüm öteki ve aşağı yaşamı ayaklar altına alıp kendi kızıl yolunu çizen savaşçı ve fatih olmazdı; erkek âşık, soylu bir âşık olmasaydı asla soylu bir savaşçı da olmazdı. Sevdiğimiz için en iyi biçimde savaşır, en iyi biçimde ölür ve en iyi biçimde de yaşarız.
İnsanın kendisini Tanrısıyla ilişkisinde içinde bulduğu belirsizlik, tam da onu dinine bağlayan güdüdür. İnsan karanlıkta hem fiziksel hem de ahlaki olarak korkar; korku onun için alışkanlık haline gelir ve bir zorunluluk olur; umut edecek ya da korkacak hiçbir şeyi olmasaydı, bir şeylerden yoksun olduğunu düşünürdü.
İhlas Suresinin esas kaynağı ..
İçerik olarak da Kur'an kadına bir şey vermemiştir ki. Cinsel ilişki ve çocuk doğurmak da olmasaydı zaten durum daha da vahim olurdu. İhlas suresine bakıyoruz; Ümeyye şiirinin neredeyse aynısı. Hatta kullanılan terimler bile aynı. Mesela İhlas suresinde 'lem yelit' ifadesi var. Yani doğmamıştır. 'Samet' ifadesi var. Yani her şey ona muhtaçtır. Kufuv kelimesi olumsuz ekle geçiyor: Yani eşi benzeri olmayan demek. Bütün bunlar Ümeyye'nin şiirlerinde olduğu gibi geçiyor. Ümeyye uzunca bir şiirinde hem Allah'ın sıfatlarını hem de cennet ve cehennemi anlatır. İhlas suresinin anlamım ve içinde geçen o özel kelimeleri içeren beytin Arapçası ise şudur: Anlamı şu: Şanı yüce rabbim nuru/aydınlığı var edendir. Kendisi ne doğurmuştur ne de doğurulmuştur! O Samettir: Yani herkes ona muhtaçtır. Hayydir (her zaman diridir). Kufvu yoktur. Yani eşi benzeri yoktur. Çok açıktır ki şiirde geçen Samet ve Kufuv kelimelerinin olduğu gibi İhlas'ta da geçmesi, benzeşmenin apaçık kanıtıdır.
Sayfa 163 - Berfin Yayınları 1. Baskı 2024
İnsan, evrenin güçlü çarkları içerisinde zayıf ve acizdir. Maruz kalabileceği tehlikeler de sayısızdır. O, çeşitli ihtiyaçlar içinde çırpınan bir varlıktır. Kısa ömrü endişeler içinde geçer, ayrıca gayet meşakkatli bir hayat yaşar. İnsanın ilk ve tek yaşamı böyleyse, bu resim oldukça eksik kalmış ve hatta "olmasaydı daha iyi olurdu" denebilecek bir resimdir. İnsanın böyle zor bir manzara karşısında yaşamı dengeli bir ruh hâli içerisinde sürdürmesi olanaksızdır.
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.