Ağaçların kökleri teknenin gövdesini delip geçmeye başladılar bile, dolgun yelkenler çok yakında işlevlerini yitirecekler, rüzgâr ağaçların tepesinde esmeye başlayınca karavela da hedefine doğru yeniden yola koyulacak. Tekne artık denize açılan ve dalgaların tepesinde salınarak ilerleyen bir orman, bunca zamandır gizlenmiş olan ve aniden gün ışığına çıkmaya karar veren kuşların belki de tohumların büyüyüp hasat vaktinin gelmesini fırsat bilerek peydah oldukları ve şarkılar söyledikleri bir orman.
Allah'ı Ararken
Bilirim ne yapsam hata, Yanlış attığım her adım; Ellerim elma dalında; Adem'le Havva ecdadım. Belli ne birdir ne iki; Günahım başımdan aşkın. Yarab sen de bilirsin ki Bir sen varsın bana yakın.
Reklam
Tekne
içimdeki çarmıha gerildim hüzünle öldüm buzulu çözüldü harflerimin
Sayfa 33 - Mühür KitaplığıKitabı okudu
Ben kimdim? Hikmet. Hayır ben değildim; o, Hikmetti. Vitrine bakıyordu, gömleklere bakıyordu.Yanından geçen kadınların, başlarını çevirerek kendisine bakacağını sanıyordu. Ellerine baktı: Kirliydi. Gömleği de kirliydi. Yeni kararlar alıyordu, galiba artık yıkanmalıydı,çünkü gömlekler kirleniyordu. Elini cebine soktu.O cebine değil.(O cebinin delik olduğunu biliyordu.) Paraları sol cebindeydi. Bir gömlek alabilirdi. Öteki elini de yırtık cebine soktu, kamburunu çıkardı. Hikmet oldu. Kadınlara bakmaktan vazgeçti. Elma kabuğuna bir tekme attı. Kadınlara bakmıyordu; çünkü kadınlar da, gömleği bir kuyruk gibi arkasından çıkmış ve elleri kirli ve ayakkabıları tozlu ve üstelik bir cebi delik ve elma kabuğuna tekme atan Hikmetlere bakmazlardı. Olsun, diye düşündü, başka çaresi olmadığı için. Saçı, gözüne giriyordu. Belki Hikmetler, karışık saçlarla güzel olmuyorlardı. Elini arka cebine attı; önce takvim - defteri çıktı (Bütün sayfaları boştu, biliyordu.) Sonra, cüzdanı geldi eline. Tarak dipteydi, yan yatmıştı. Tozlu saçların arasında tarak, işini zorlukla yaptı. Vitrine baktı: Güneş bir bulutun arkasına girmişti; herhalde taranmıştır diye düşündü. Yırtık olmayan cepteki buruşuk paralar çıkarıldı, cüzdana özenle yerleştirildi. İyi giyinen bir arkadaşı söylüyordu: Ceplere hiç bir şey koymamalıy-mış. Belki biraz kâğıt para, o kadar. (Peki, cepler neden var?) Ben bir torbayım galiba, diye düşündü. (Şimdi biraz düzeldim fakat kadınlar, nedense, bu değişikliğin farkına varmıyorlardı: Sanki bir işleri varmış gibi ciddi ve başları yukarda, hızla yanından geçiyorlardı.) Ayakkabılarını yere vurdu, tozlar biraz azaldı.
SARHOŞ GEMİ Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan atmak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
Geri115
155 öğeden 151 ile 155 arasındakiler gösteriliyor.