kitabın darp raporu var.
başlarda yıldızımız pek barışmadı, biraz hırpaladım. ortalık küfür kıyamet. sonra dedik ki, gel sofistike bir kelime vardı, kitapla tedavi falan diyorlardı, ondan olsun bu. ondan oldu.
franz bey'in mektuplarındaki korku ve beklentiler beni başta kanser etti. idealize edilen bir sevgili, gönderilecek cevabın kaygısıyla yazılmış ve beklenti kokan mektuplar, pamuk şekerden bulutların üzerinde gezinen bir adam.. bunlar çok yordu beni. çok yoruldum çünkü kendime dair zımbırtı parçalar buluyordum.
zaman geçti. mektuplar devam etti. biraz daha tolerans sahibiydim artık. franz bey de daha kendisi gibi yazıyordu, korkuların ardına sığınmadan.
ve sona doğru.. çok tanıdık bir hikâye ve çok tanıdık bir son. artık konuşmayalım, bana yazma, denildi. kadından ortak bir dosta yazılmış birkaç mektup..
söylenecek çok şey var gibiydi ama aslında hepsini şu cümle özetliyor: bu kitap üstüne ne söylesem, haksızlık etmiş olacağım, kitabın suçu yok, ben rahat değilim. (s. 247)