İspanyolların elinden kaçan bir grup at, Amerika'nın içlerine doğru yayılır ve yabanileşirler. "Mustang" adı verilen bu atlar Kızılderililer tarafından ele geçirilir. Ankara'daki ODTÜ'de bulduğu terk edilmiş ata binen bir öğrenci aşık olduğu kızın penceresine gelir: "Hadi kız, bohçanı hazırla. Seni kaçırmaya geldim."
O öğrenci, Emperyalizme karşı olan iki arkadaşı, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile birlikte 6 Mayıs 1972'de darağacında katledilen Deniz Gezmiş'ten başkası değildir.
Kızılderilileri yok eden sömürgeciler, barışın, özgürlüğün ve eşitliğin egemen olduğu bir dünya özlemiyle karşılarına dikilen kızıllara da aynı senaryoyu uygulamaktaydılar!..
“Yıllarca küfrettikleri devrimcilere, Deniz-Yusuf-Hüseyin'in idamlarından sonra, derin bir mahcubiyet ve saygıyla nasıl ağladıklarını da gördüm onların.”
"... Şimdiye kadar olan savunmamızda Amerika'ya verilen imtiyazları, imzalanan ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel antlaşmaları inceledik. Gördüğümüz gerçek şudur:
Bu imtiyaz ve antlaşmaları Amerika, silahlarla, atom bombalarıyla kabul ettirmedi. Hepsi belirli kişi ve zümreler tarafından masa başlarında imzalandı. Bu vatan, bunca madenler, Amerikalılara üs olan dağlar ve ulusumuzun onuru, bir avuç satılmış tarafından içki masalarında satıldı.
Birgün bu satılmışları yargılama günü gelirse, ki gelecektir; suçlu sandalyesine suçun asıl sahibi bu kişiler ve sınıflar oturursa, şunu gözlerimizle görecek, kulaklarımızla işiteceğiz: Paraları ve kârları uğruna o kadar temkinli ve dikkatli, fakat yurt sevgisinden o kadar yoksundurlar ki, vatanı bir tek viski kadehine dahi sattıkları olmuştur. Gün gelecek bunu göreceğiz... "
Yukarıdaki yazı" vatan hainleri" olarak idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile aynı davadan yargılanan arkadaşlarının mahkemedeki savunmalarından bir bölümdür.
Gaz lambası ışığının aydınlattığı masalarda kazanılan bu vatan, içki masalarında peşkeş çekildi ve çekilmeye devam ediyor.
Yazar kitabın önsözünü , yaşadığı dönemin düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir ortamın olmayışından dolayı kendi adını açıklamadan yazar. Belki de halkın bu olaya nasıl tepki göstereceğini anlamak için ilk anda ismini açıklamamıştır. Victor Hugo,hangi durumdan dolayı neyi düşünerek yazmış olsa da fark etmez. Sonuçta, idam cezalarının
İnsanın sonunu bildiği kitapta bir umut ışığı araması nedir bilir misiniz?
Sonunun idam olduğunu bile bile "keşke vazgeçseler, idam olmasa" demek nedir bilir misiniz?
.
Darağacında üç fidan...
Deniz Gezmiş
Yusuf Aslan
Hüseyin İnan
.
Söylenecek çok şey var lakin bu yazdıklarımız yalnızca yazıda kalacak. Bu dönem genci bir Deniz, Hüseyin, Yusuf olamayacak. Onlar savaşan kahramanlardı. Sonunun ölüm olduğunu bilmelerine rağmen durmadılar, susmak nedir bilmediler, korkudan habersiz yaşadılar.
5 e alınıp 10 a satılmasına gönülleri razı değildi. Toplumun bir kısmı açken diğer kısım tok yatmamalıydı. Haksızlık uğruna savaştılar, ölümü bile bile.
Belki direndikleri savaş hemen sonuç vermedi belki hâlâ da sonuç vermiyor ama onlar gönülleri rahat bir şekilde ölüme gittiler.
Kitap bitti; boğazım düğümlendi, yutkunamıyorum.
Okuyun, okutun pişman olmayacaksınız...
.
Az çok bilinen bir hikaye ama fazla detay vermeden yazmak istedim.
Okuyacak olanlara keyifli okumalar.
youtu.be/okXZG-hOYcg
İyi ki doğdun güzel yüzlü şair,
İyi ki doğdun mavi gözlü dev,
İyi ki doğdun davamızın sadık neferi,
İyi ki doğdun üstadım,
İyi ki!
Nazım Hikmet'in doğum günü şerefine yorumlamış olduğum "Güneşi İçenlerin Türküsü" şiiri başta kendisi olmak üzere,Yaşar Kemal,Orhan Kemal,Kemal Tahir,Ahmet Arif,Deniz Gezmiş,Yusuf Arslan,Hüseyin İnan,Mahir Çayan,Harun Karadeniz,Taylan Özgür,İbrahim Kaypakkaya,Yılmaz Güney,Ali İsmail Korkmaz,Ethem Sülüsülük,Berkin Elvan ve daha nice devrimci neferlere armağan olsun!
Bu şiir,yaşarken kalbi devrim idealiyle atmış,şimdiyse peşlerinde doldurulmaz boşluklar bırakıp verdikleri mücadelelerle bize inanç ve güç olan bütün devrimci yazarların,şairlerin,aktivistlerin ve sanatçıların anısına okunmuştur...
Bu bir inceleme yazısı değildir. Bu bir, Kendime Notlardır. Kendimi ilgilendirir. Ama ilgilenmek isteyen olursa da ilgilenebilir.
*
“İnançları uğruna ölümün eşiğinde bükülmeden duranları, var olalı beri tanır dünyamız. Çünkü bazı ölüler dünyanındır.” Sayfa:2
Evet, BAZI ÖLÜLER DÜNYANINDIR. Mesela Gandhi, Lulumda, Mandela… (Daha birçok isim
Annem, ahırdaki ineklere, bahçedeki domateslere biberlere ve çocukların açlıklarına iliklenip çözülen bir sedef düğmeydi. Evlerden birer tanrı suretinde çıkıp, daha yalmz
birer tanrı olarak dönen erkekler, kahvelere camilerden daha sadıktılar ve çocuklarından çok merak ederlerdi "ajans haberlerini." Hiçbir şey yapmadan, günde on kez hükümet
yıkıp hükümet kurmayı; yüksek sesli devlet sevgisinin, ters yüz edilmiş bir yalan olduğunu; kendinden başka kimseye inanmamanın mağrur yalnızlığım; sevmek arzusuyla aldanma korkusunun nasıl bir cehennem yarattığım; duvar diplerinde tanrı diye yağmura nasıl dua
edildiğini onlarda gördüm. Yıllarca küfrettikleri
devrimcilere, Deniz-Yusuf-Hüseyin'in idamlarından sonra, derin bir mahcubiyet ve saygıyla nasıl ağladıklarım da
gördüm onların.