Bir arayış hikayesi.
Arayış, bulamayış. Yaralanmalar, acılar. Hala aramaya devam etmek, neyi aradığını unutup kendini bırakmak, en sonunda da aslında aradığının o kadar da uzakta olmadığını fark etmek.
Çok sıradan başlıyor kitap. Durağan, yer yer sıkıcı hatta. Fakat bir nokta var ki, insan Siddhartha'nın hayatında kendinden bir şeyler bulmaya başlıyor. Siddhartha'da kendi zaaflarını, hırslarını, amaçlarını buluyor. Bu tanıdık kişinin sonunda nereye varacağını merak ediyor. sayfalar hızlanıyor işte bu sırada, ilerliyor.
Hayatta karşılaştığımız birçok insan figürünü karşımıza çıkartmış Hesse. Arayanını, bulamayanını, kendini dünyevi zevklere adayıp yaşamın manasını bulmaya çalışanını, fahişesini, din adamını, küçük bir çocuğu, birilerine inanıp takılıp gitmekten kendini hiç dinlemeden ömrünü tamamlayanları.. Çevremizdeki herkese yer veriyor. Bir de doğu felsefesiyle yoğrulmuş olması da farklılık yaratıyor. Kitabın son bölümü govinda hem hayatın hem de kitabın özetidir bence.
"Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmasını beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. sen, ey saygıdeğer kişi, belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun."